Tuesday, May 26, 2015

Tebrikler! 4. Yıldızın mimarları.


4 yıl önce Fenerbahçe 18, Galatasaray 17 şampiyonluktaydı ve Galatasaray tarihinin en kötü sezonlarından birini yaşamış, en kötü kadrolarından da birine sahipti. Hem de Adnan Polat geleceğe dönük bazı gelirleri bile harcadığı halde...

Aysal göreve geldiğinde elinde sadece kombine-gişe gelirleri vardı. Toplam 50-60 milyon TL. Bununla kadro kuracak, maaş verecek, hiç kolay değil...  Yani taşın altına elini değil, vücudunu koydu. .

Kadro baştan yaratılmak zorundaydı ve 55-60 milyon TL ile baştan kadro yaratamazdınız, (Bugün Galatasaray kadrosunun sadece yıllık maaş gideri 50 milyon Euro'dan fazla. Euro diyorum, TL değil) en fazla 3-4 takviye yapardınız ki, Galatasaray'ın 3-4 takviyeyle toparlanabilecek bir kadrosu yoktu. Elde Arda Turan'dan başka satılabilecek tek oyuncu yoktu. Yaşlanmış ve zaten iyi maaş alan Baroş, Neill ve Kewell harici kaliteli futbolcu da yoktu.

Şimdi Aysal'ı "Ayağını yorganına göre uzatmadı" diye eleştirenler o dönemi iyi etüt etmiyorlar. Ya da 4 işlem düzeyindeki matematik bilgileriyle, tutarsız eleştiriler getiriyorlar. O dönem Aysal ayağını yorganına göre yani 60 milyon TL'lik uzatsaydı, Galatasaray belki şimdi yeni toparlanmış olurdu ama 4. yıldız da çoktan uçmuştu.

Aysal ne yaptı? 60 milyon TL'ye Serdar Özkan'lar, Mehmet Batdal'lar, Mustafa Sarp'larla takımı kalitesiz birçok kötü transferle doldurmaktansa, değeri şişik hisseleri satarak, para yarattı. Eboue, Melo, Muslera, Ujfalusi, Riera, Selçuk, Engin, Elmander gibi bir sürü kaliteli transfer yaparak, sağlam bir temel atılması için malzeme alacak parayı buldu. Temel için de Türkiye'nin en iyi ustasını getirdi. (Fatih Terim) Bu arada Arda'yı dahi satmıyordu ama Arda kendisi gitmek istedi.

Fatih Terim son sezonlarında ciddi düşüş yaşayan ama kaliteleri birinci sınıf olan Melo ve Eboue'yi futbola döndürerek onlardan çok büyük verim aldı. İskelete elindekilerden sol beke Hakan Balta'yı, sağ kanada ilk devre Kazım'ı yerleştirdi. Bir ara Emre Çolak'ı kullandı ve en önemlisi Semih Kaya'yı çıkardı.

Aysal'ın satın aldığı kaliteli malzemeye, ustalığını katarak çok sağlam bir temel attı.

Transferlerden sadece Riera'yı ilk sene değerlendiremedi ama 2. sene ondan da oldukça faydalandı.

İlk iki senede şampiyonluk, Süper Kupalar ve Şampiyonlar Ligi çeyrek finali geldi. Aysal büyümeye devam etmek istiyordu. 2. sene önce Burak ve Hamit sonra Sneijder ve Drogba da geldi. Fatih Terim ise zaten sağlam temeli ufak tefek bazı desteklerle yavaş yavaş yükseltmek istiyordu. Dany - Amrabat gibi genç, daha az popüler isimlerle. Ujfalusi'nin beklenmedik kaybı sonrası Cris'i denedi ama olmadı sonra başka bir sisteme dönüp Dany'i kullandı ve savunmayı ortasahaya kadar çıkararak başarılı oldu.

Transfer stratejisinde anlaşamadılar... 3. sene başında bence her ikisinin de kötü yönettiği bir süreç sonrası ayrılık gerçekleşti ve bu ayrılık ikisine de yaramadı.

Kendisinden sonra gelen Mancini kaliteli bir teknik adamdı ama kulübün ve ligin dinamiklerini öğrenmek için hiç zamanı yoktu. Bir sonraki senenin Şampiyonlar Ligi finalisti olacak olan Juventus'u gruplarda eleyen, taktik olarak unutulmayacak maçlara imza attı. Gel gelelim devre arası transfer ve yapılanma sorunları devam etti. Aysal hatalı transferlerle çok gereksiz para harcadı. Belki gençleşme düşünceli operasyon doğruydu ama bu kadar çok sayıda ve acele yapılması hatalıydı.

Nitekim 3. yılda Juventus zaferiyle birlikte lig 2.'liği ve Türkiye Kupası alındı. Fakat maddi olarak da yıpranmış bir Galatasaray vardı. Ligi öğrenen kaliteli hoca Mancini ile devam etmeme kararı başka bir hataydı. Prandelli Dünya Kupasından sonra, takıma geç katıldı. Biliç'li Beşiktaş ciddi hazırlık maçları yaparken Galatasaray idmanlara yeni başlıyordu. Yine son güne sarkan hatalı transferler geldi. Fizik olarak düşmüş Pandev ve Dzemaili gibi iki hatalı transfer daha yapıldı. Yıpranan ve TFF ile arası iyice gerilen Aysal devam etmedi. Prandelli de Mancini gibi ligi ve takımı öğrenene kadar çok zaman geçti ve takım zaten kondisyon depolayana kadar ligin zorlu maçları, hatta Şampiyonlar Ligi başladı. İlk 11'in oturtulmasından, hangi taktiğin uygulanması gerektiğine kadar birçok sorun kervan yoldayken düzeltilmeye çalışıldı, bu dönemde bence futbolcuların da özveri eksiği vardı.

4 yıl önce yapılan kekin hamuru, 4. yılda, 4. yıldız öncesi bir türlü pişmiyordu. Bütün o 4 yıllık emekler heba olabilirdi.

Fakat Hamza Hamzaoğlu geldi.

Önce Eyüpspor'da 2. ligde, sonra Akhisar'da 1. Ligde gerçekleştirdiği mucizeyi Galatasaray'da ve Süper Lig'de de gerçekleştirdi. Beklentinin çok üzerine çıktı. 4 yıl önce atılan ve 3 yıl önceki takviyelerle sağlamlaştırılan temel;  Muslera - Semih - Hakan Balta - Melo - Selçuk - Sneijder - Burak + Hamit olarak bu şampiyonlukta yine en büyük pay sahibi oldu.

Emre Çolak ve Chedjou da yardımcı oyuncu rolünde büyük iş çıkardılar

Terim'in Semih Kaya'yı şapkadan çıkarması gibi Hamzaoğlu da Yasin'i şapkadan çıkardı. Sabri olgunlaşmış bir oyuncu olarak geri döndü ve yine elinden geleni yaptı. Telles yine Hamzaoğlu döneminden sonra kısmen ilerleme kaydetti. Son 6 haftaya kadar oynanan hızlı ve akıcı futbolda Bruma da iyi bir yardımcı oyuncu oldu.

Nihayetinde kek zor da olsa pişti, tadı da güzel oldu.

Uzun bir süredir, Aysal'cı, Terim'ci vs diye ayrıştı taraftarlar. Ben de o taraftarlardan biriyim. Bugün ise geçmişi bir kenara bırakmak teşekkür etmek zamanı. Herkese, tüm teknik ekibe, tüm çalışanlara... Emekleri için, bir Galatasaraylı olarak teşekkür ederim.

9 comments:

  1. Güzel bir geçmiş muhasebesi ve hatırlatma olmuş. Bunları zaten Galatasaray'ı iyi bilen ve yakından takip eden hayata objektif bakabilen tüm Galatasaray sevenleri biliyor. Kimin ne olduğunu ne yaptığını nasıl katkı yaptığını. Terim ve Aysal'ın övülecek çok tarafı olduğu gibi özellikle 3. yılda krizi yönetememeleri de ayrı eleştirilmeli.

    Bundan sonraki süreçle ilgili olarak bence önemli bir yol ayrımındayız. Yeni Galatasaray Yönetimi'nin alacağı kararlar bizi belki de uzun vadede bir gün Şampiyonlar Ligi finaline de taşıyabilir ya da yine eski tas eski hamam bir iyi bir kötü zamanlarımıza da. Kulübün mali yapısı yine güçlü değil ve yine kırılgan. Başımızda bir UEFA sopası ve finansal kriterler oradayken; ortaya gerçekten müthiş bir futbol aklı koyup, temelleri 4 yıl önce atılan ve 4 yılda 3 şampiyonluk ve Avrupa'da başarılar getiren bu takıma çok akıllıca hamleler yapmak gerek.
    Üstelik artık 14 yabancı serbestliği ile çok daha uygun çözümler üretmek de mümkün. Türk oyunculara olan mahkumiyetin olduğu son yıldı bu yıl. Burak'ın kaprisi, Selçuk'un duygusallığı, Sabri'nin sitemi, Emre'nin ergenliğini çekmek zorunda değiliz. Onları kompanse edecek nokta atışı yerinde hamlelerle takıma 1 level daha büyütme imkanı var.

    Rakiplerimizde çok ağır bir yönetim ve teknik direktör krizi var. Her ikisi de mevut başkanlar ve yöneticiler tarafından yönetiliyor ama iki başkan da topal ördek. Hocaları değişecek. Bizimse ne başka, ne yönetim, ne de teknik adam krizimiz var. Elimizde oturmuş ve birbirini iyi tanıyan, tecrübeli ve genç harmanı iyi yapılmış sadece belli bölgelere 4-5 nokta atışı bekleyen bir takım var. Eğer Dursun Özbek futbol yönetimi konusunda akılcı, mantıklı bir yöntemle yola devam eder; transferler konusunda scout ekibi ve hoca'nın tavsiyelerine göre ilerlerse güzel bir takım yaratılabilir. Yabancı serbest ve çok sayıda kaliteli bonservissiz gelir gelmez takıma katkı yapacak yabancı oyuncu da var. Artı kendi ligimizden bile katkı yapacak 4-5 yabancı oyuncuyu çok büyük maliyetler ödemeden alma imkanımız da var.

    Risk bazlı yaklaştığımda; ilk riski Hamza Hoca da görüyorum. Kesinlikle bu inanılmaz başarı ile birlikte takımın başında kalmayı haketti ancak vizyonu ve ön görüsü acaba Şampiyonlar Ligi seviyesinde mi? Transferde istediği veya isteyeceği adamlar eğer Akhisar seviyesindeki Bilal, Güray, Niasse tarzı adamlarsa büyük hayal kırıklığına uğrayacağım. Devre arasında Uğurt Demirok, Trabzon'a gitti diye üzülmüştü mesela. Uğur Demirok kim? Eldeki hangi stoperimizi kesebilecek çapta biir. Ben kendi adıma Agger, Vlaar, Astori gibi kuzeyli veya İtalya uzun boylu pozisyon oyununu iyi bilen, hava hakimiyeti olan, lider karakterli stoperler hayal ederken tutup da çapsız isimlere meyledilmesine anlam veremem. Veya elimizde onca playmaker tarzı orta saha varken ve bizim ihtiyacımız deli gibi sweeper tarzı genç, topa basan/çalan/ topu yiyen bir canavar almakken gidip de Bilal Kısa'ya meyletmekse eğer vizyon o zaman harbiden sinirlenirim.

    Sizden bir de yaz dönemi transfer politikası, hangi mevkilere, hangi futbolcular alınmalı? Kimler gitmeli ve kalmalı? gibi konularda bir yazı beklyorum.

    ReplyDelete
  2. bu sezonu teknik analizlerinizle renklendirdiğiniz/derinleştirdiğiniz için size de teşekkürler

    ReplyDelete
  3. üstad son 6 maç yenilen sıfır gol,kazanılan 18 puan ve gelen şampiyonluk.Bunlar net teknik adam başarısı değil midir?Lakin bugün galatasaray taraftarında görüyorumki ciddi bir hamza hamzaoğlu korkusu var gelecek yıl için.Ve hatta çifte kupaya giden şu adamı İsmail Kartal'la bir tutan var.Ciddden hem üzülüyorum hem kızıyorum.Yahu beğenemesen bile saygı duyulacak işler yapan adamı şu günlerde bu şekilde yermek resmen insanfsızlık.Herşeyi geçtim mersin ve bjk maçlarında maçı koparan adam yasin'i tekrar hayata döndürdüğü için bile hamza hocaya teşekkür etmek gerekir.bu ülkenin futbolu bildiğini zanneden tayfası teknik adamlığın oyuncu çıkar-sok'tan ibaret olmadığını ne zaman anlayacak acaba?

    ReplyDelete
  4. Çok doğru ama bu başarıda en büyük emeği vermiş, bu uğurda hapislerde sürünmüş Aziz Yıldırım'ı unutmanızı esefle kınıyorum. O ayakbastı paraları olmasa nasıl belinizi doğrultacaktınız? Karpat Lviv'i geçemiyorken, Leverkusen'i nasıl elemelerde atlatacaktınız.

    Dikkat çekmesin diye federasyondan yabancı sınırı da yaptırdık. Ama bir teşekkürü fazla görüyorsunuz.

    ReplyDelete
  5. Dostum medyaspordan ayrılmışsın sanırım. Uzun zamandır güncel yazını görmeyince sildim gerçi appini. Zaten bir tek senin yazını okumak için giriyordum. Neyse ki buldum mecranı(extensor de niye yazmadığını merak ediyorum ama bulmak daha kolay olurdu). Bir okurun olarak sana teşekkür ediyorum blog yazıların için. Sonuçta blog dışında başka bir mecran yok ve bu durumda tek takip ettiğim futbol yazarına teşekkür etmek dışında aklıma başka birşey gelmiyor. Hep yaz sen güzel insan. Harbi bi ara ozan abi vardı yazıyordu mesela ona teşekkür edemen bıraktı yazmayı. Sen gücün olduğu sürece yaz dostum.

    ReplyDelete