Monday, May 25, 2015

Gerçekten Winner!


Gençlerbirliği maçından sonra "Galatasaray winner bir takım ve winner oyuncularıyla sonuç almayı biliyor" demiştim. Beşiktaş'tan farkı buydu.

Beşiktaş analizimin başlığını da "Gerçekten winner mi?" diye atmış ve altına şunları yazmıştım.
"Bu maç takımın 'Winner' olup olmadığını da gösterecek. Eğer Galatasaray istediği sonucu alamazsa, "Ben yanılmışım" diyeceğim. "Takım sandığım kadar 'Winner' değilmiş" diyeceğim. Fakat yanılacağımı düşünmüyorum." 

Neyse ki yanıltmadılar... Beşiktaş'ın da çok iyi futbolcuları var ama misal Demba Ba bir winner değil. Hoffeheim, West Ham, Newcastle bir sene Chelsea'de 3. forvet ve Beşiktaş. Hiçbir takımla bir şampiyonluk mücadelesi tecrübesi olmamış. Sonra Sosa o da kariyeri boyunca çok takım değiştirdi, çok kupa kazandı ama bunların bazılarında rotasyon, bazılarında ise ön plandaydı. Belki de Beşiktaş'ın en winner oyuncusuydu ama onun winnerlığı Sneijder'in yanında neydi ki? Nitekim son haftaların en etkin Beşiktaşlı oyuncusu olmasına rağmen bu maçta da skor üretemedi. Oysa Sneijder son 2 maç gollerini atarak 6 puanı toplamada başrol oynadı.  

Biliç maç sonu, sezon değerlendirmesi yaparken açıkça, "Kırılma maçlarında winner oyuncu eksiği çektiklerini belirtti. Sneijder, Muslera gibi oyuncuların eksiğini..." 

Öte yandan Sneijder ise önce Fenerbahçe, sonra Beşiktaş maçlarında fişi çekti. İnsanlar kaç golü, kaç asisti var diye kıyaslama yapıyorlardı düne kadar. Şöyle sormak lazım. Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan 6 puan koparan goller, kaç gol eder? 

Maçla ilgili beklentilerimin karşılandığı bir konu daha vardı. O da Galatasaray'ın maça nasıl başlayacağı konusu... Maçtan önce şöyle yazmıştım. 

"Bence bu maç yine tecrübenin ön plana çıkacağı bir maç olacak, o yüzden mümkün olduğunca 'winner' oyuncu ile başlamanın GS'a avantaj sağlayacağını düşünüyorum. 

Yani orta üçlüde Melo-Selçuk-Hamit, solda Sneijder, önde Burak, sağda da Yasin gibi düşündüm ama 4-3-3 mü olur yoksa 4-2-3-1 mi olur o konuda emin değilim. 

Hamza Hamzaoğlu ilk Beşiktaş maçı başında soyunma odasında oyunculara sormuş. "4-3-3'e mi dönelim, yoksa kendi oyunumuzu mu oynayalım" diye. Chedjou "4-3-3 yapalım" demiş, Melo ise "kendi oyunumuzu oynayalım" demiş. Bunu Ntvspor'da katıldığı bir programda anlatmıştı Hamza hoca.

Daha sonra Eskişehirspor karşısına da üçlü göbekle çıktı (Melo-Yekta-Selçuk) ama Melo'yu derine atmadı ve Selçuk'u önde kullanıp 4-2-3-1 sisteminde devam etmişti. 

Bence bu maç öncesi de "4-3-3 yapıyoruz" demek belki oyuncuların gözünde Beşiktaş'tan çekinildiğini gösterebilir. Fakat "Aynı sistemde devam ediyoruz, Selçuk, Melo ve Hamit'in önünde olacak" denirse o zaman farklı algılanır. Ek olarak Selçuk'la da birebir konuşmada "10 numara oynayacaksın ama ortasahada mücadelenin içinde ol" denirse o da oyun alışkanlığı gereği bunu yapacaktır.. Zira Galatasaray skoru da bulursa zaten oyuncular maç içinde, oyun alışkanlıkları gereği 4-3-3'e dönecektir. Melo kendini derine atacak, Selçuk da çok koşup alan kapatacaktır. "

Tam olarak beklediğim gibi oldu. Hamza hocanın daha önceki denemelerinden, kendimce bir şeyler öğrendiğimi fark etmiş oldum. Maç böyle başladı ve skoru erken alınca Galatasaray alan kapatıp, topu Beşiktaş'a verdi. Selçuk yine en çok koşan oldu ve Melo derine girdi.  

Hamit-Selçuk-Melo göbeği, üçü de iyi alan kapatan, fizikli oyuncular ama üçü de çabuk, pırpır oyuncuları kovalamak konusunda sıkıntı çekiyorlar. O yüzden maç içinde kanat değiştiren Frei'nin kısa ve çabuk driplingleri etkili oldu ama Galatasaray stoper ikilisi ile, ortasahası arasına fazla adam sokmadı. Beşiktaş'ı kanatlara yönlendirdi ve Beşiktaş ilk devre duran top harici üretken olamadı. 

Öte yandan 31. dakikada tehlikeli bir kontra atakta, Sneijder ve Hakan Balta'nın paslaşmasında savunma arkasına koşan Telles, Hakan Balta'dan normal bir stoperin atamayacağı kalitede bir pas aldı ve sıfıra indi. Harika ortasında arka direkte topla buluşan Yasin ayak içi yerine, ayak üstü vuruş denese maç 2-0 olup çok daha farklı bir oyuna dönebilirdi. 
(Daha önce bahsettim mi bilmiyorum, Hakan ve Sneijder saha içinde en çok tartışan ikili, saha dışında da araları çok iyiymiş. Eşleri de iyi anlaşıyormuş. Sneijder'in takım içindeki ağırlığı malum, diğer oyuncular onunla tartışmaya pek cesaret edemezken Hakan bayağı el-kol hareketleriyle bağırıp, kızabiliyor. Hatta Karabük maçında dikkatimi çekmişti. Maç 3-0'dan 3-2'e dönünce Hakan ortasahaya kadar geldi ve Sneijder'e bağırmaya başladı, "Geri dönün 4-5 kişi hücuma çıkmanın anlamı ne?" gibilerinden. Sneijder de ona bağırdı "Siz savunmayı ileri çıkarın!" gibi el işaretleri yapıyordu. İki zeki futbolcunun, zekice bir tartışmasıydı. Hakan gençliğinde dahi olmayan çabukluğuna güvense zaten savunmayı öne çıkarırdı. :) Bu tartışmadan sonra ne oldu? Sneijder 4. golü attı ve maç bitti :)  

Hakan çok zeki fakat bazı pozisyonlarda ağır ve yumuşak kalabilen bir stoper, fakat son 2 yılda da özellikle Mancini sonrası çok olgunlaştı. Bence Semih atlet, çok cesur ve proaktif bir oyuncu, Hakan da zeki ve çok doğru pozisyon alan bir oyuncu olduğu için iyi bir ikili de oluşturuyorlar. Tek sıkıntıları, savunma çizgisini öne çıkaramıyorlar ve hava toplarında ikisi de yetersiz kalıyor... Bu konu, yaz transfer döneminin konusu, dönelim maça...

İlk yarıda 'rakibin koşu yollarını kesme uzmanı' olarak nitelendirdiğim Hamit, üç pozisyonda rakibin ayağındaki topa kayıp temiz bir hamle yaptı. Bu hamlelerden sonra ise Beşiktaşlı oyuncular "Hamit yavaşladı, şunun yanından uzayıp gideyim" demeye cesaret edemediler.

İlk yarıda Galatasaray adına ufak tefek sorunlar vardı. Bunların başında sahanın en genç oyuncusu olan Telles'in toylukla yaptığı gereksiz fauller geliyordu. Beşiktaş, Galatasaray'a göre uzundu. Atınç, Sivok, Atiba, Demba Ba derken bayağı bir tehdit oluyordu bu kenar ortalar. Telles 2 gereksiz faul yaptı, yanılmıyorsam onlardan biri Ba'nın kafasında direkten döndü. Tabi Telles tecrübesiz ve bu maçta kendini göstermek için hırslı ama düşünmeden yapılan bu fauller pozisyon olabiliyor. Telles'i anlıyorum da dün Melo'yu pek anlayamadım. 35. dk'da sırtı dönük oyuncuya yaptığı bir faul var. Çok tehlikeli bir yerden Sosa frikik kullandı. Tribünden faul mü, değil mi göremedim ama her halükarda çok yanlış bir hareketti. 

İkinci yarıda da Telles ve Melo ikilisi hırslarının kurbanı oldular. Telles 2. yarı başında yine gereksiz bir faul yaptı. Ardından Demba Ba'nın alçak bir ortayı kale sahası içinde mükemmel indirip, çok kötü vurması herkesin aklındadır... O pozisyonun başında top Beşiktaşlı oyuncunun eline çarptı diye hakeme itiraz eden yine Telles ve rakibini kaçırdı... Beşiktaşlı oyuncunun sıfıra inmesini sağladı. Bir iki dakika sonra da Melo 52. dakikada Frei'nin üzerine çıktı yine çok gereksiz bir faul yaptı ve o duran top da çok tehlikeli bir karambol yarattı. 59. dakikada yine Melo auta çıkarmaya çalıştığı topta Demba Ba'yı engelleyemedi ve Ba'nın içeri çevirdiği topu Sosa kaleye gönderdi, zayıf şut Muslera'da kaldı. 

45-60 arası Melo ve Telles'in gereksiz faulleri ve hırslarının kurbanı olması Beşiktaş'ı oyunun hakimi kıldı. Bu Beşiktaş'a duran top vermemek gerekirken, birçok gereksiz faul yapıldı. 

Onun dışından ben, herkesin aksine Beşiktaş'ın çok da iyi top oynadığını düşünmüyorum. 45-60 arası ciddi bir baskı kuruldu Frei etkili oldu, Sosa ve Demba Ba oyunculuk kalitelerini göstermeye çalıştılar ama tüm tehlikeli pozisyonlar yan top, duran top ve onlardan doğan karamboller. 

Türk futbol yazar, çizer ve yorumlayanlarının artık bu 'iyi oynamak' konusu üzerinde düşünmesi lazım. Bir takım erken golü buluyor ve sonra alan kapatıp topu rakibe veriyor ve kontra deniyor ise (Dortmund böyle Şampiyonlar Ligi finali oynadı) buna 'kötü oynadı' veya topu dolaştıran takıma 'iyi oynadı' denilemez. Galatasaray'a haftalardır kötü oynadı diyorlar. Aynı gelişmemiş düşünce yapısı Lucescu'nun Galatasaray'ına da 'kötü oynuyor' diyordu. Bütün bir sezonu Atletico Madrid gibi bu oyunla oynasanız o zaman bu eleştiriye katılırım ama final maçlarında bu stratejiyi güdeni eleştiremem. Misal Ancelotti geçen sene tüm sezon bildiğimiz oyununu oynattı ama Bayern karşısında çok başka bir oyun oynattı. Ona 'kötü oynadı' denilebilir mi? Topu verip 4-0 yendi yahu. Galatasaray son 6 haftadan önce 2 tane yeyip, 4 tane atıyordu. O zaman ne oynuyordu? 

Galatasaray'ın, 6 haftadır gol yememesine rağmen kötü savunma yaptığını söyleyenlere de katılmıyorum. Fantastik bir açıklama çünkü bu. Kötü savunma yapıyorsun ama 6 haftadır gol yemeden kazanıyorsun! Bayağı mantık hatası var burada. Galatasaray bu 6 haftanın 2'sinde Mersin ve Beşiktaş maçlarında rakibine normalden fazla pozisyon verdi ve kalecisinin kalitesine ihtiyaç duydu. Yani hadi 2 tanesini kaleci kurtardı, peki diğer 4 tanesi? Diğer 4 maçta verilen pozisyon sayısı sadece 1'di! Bence 90 dakika rakibe bir pozisyon verecekseniz, alsın topu istediği kadar oynasın... 

Dönelim maça... 59'da Melo'nun bu hatasından sonra takımın göbekte çok geri çekildiğini düşünmüş olmalı ki Hamza hoca sistem değişikliğine gitti ve Hamit'i sağa, Yasin'i sola atarak klasik 4-2-3-1 düzenine döndü. Selçuk da Melo'nun yanına geldi ve Sneijder de 10 numaraya geçti. 

5 dakika sonra da bence çok faydalı bir değişiklik yaptı Hamzaoğlu. Burak çıktı Umut girdi. Daha önce bir yazımda "Umut artık 90 dakika o bildiğimiz enerjisiyle oynayamıyor. Artık B planı olmalı ve son 25 dakika girip maksimum enerji ile oynamalı." yazmıştım.  Nitekim tam da 25 dakika kala girdi :) Gerçekten de enerjisi verimli oldu, Beşiktaş'ın geriden oyun kuran ortasahalarına baskı yaptı, 2. golde onun enerjisi sayesinde ön bölgede kazanılan top Selçuk'un önüne düştü, Selçuk'un şutunu Günay gereksiz yumrukladı ve ardından Hamit'in şutu savunmadan döndü ve Sneijder "muhteşem sol ayağı ile yapıştırdı" :) ("Bu sezon da Olcay attı, şampiyonluk geldi olur" diyen ve yedek kulübesinde oturan Olcay'a selamlar) 

Hamzaoğlu Burak'ın elini sıkmamasıyla ilgili şöyle dedi. "Biz de futbolcuyken, kötü oynadığımız için oyundan çıktığımızı düşünürdük ve kötü oynamadığımıza inanıyorsak bu tepkileri verirdik, hocanın taktiksel bir şey düşündüğünü aklımıza getiremezdik. Ben bu tepkileri sorun etmem ama devam ederse kabullenmem mümkün olmaz" 

Burak da ilk 65 dakika gayet iyi oynadı, iştahlıydı, zaman zaman iyi top taşıdı ama işte son 25 dakika Umut'un dinamizmi de o göbekte kümelenmeyi kırdı. 

Sneijder Hamza hocanın oyunculara yaklaşımını Mourinho'ya benzetmiş, o geldikten sonra çok şey değişti demiş. Tabi bu ağabey-kardeş ilişkisi oyunculara bu davranış rahatlığını da veriyor olabilir. Ben Sneijder'in aksine, Hamza hocanın oyuncuları tarafından sevilmesini Ancelotti'ye benzetiyordum hatırlarsanız. Bu konuyu konuştuğum bir arkadaşım şöyle diyor. "Ancelotti oyuncu değişikliğinde çıkan oyuncu ile asla göz teması dahi kurmuyor, böylece bu gibi samimi ilişkilerden doğacak, kırgınlık belirtileri kameralara yakalanmıyor" Gayet mantıklı. Zira Madrid'ten kimi çıkarsanız sıkıntı. Dün de öyleydi. Yasin golü atmış. Hamit, Selçuk, Burak, Sneijder, Melo... Kim çıkar? Ama takım yoruluyor... Melo belki iyi oynamıyordu ama özellikleri bakımından en gerekli isimdi. Burak'ın çıkması çok doğruydu. 

Son 30 dakika Beşiktaş fiziksel olarak yine düştü. 2 senedir çok övdüğüm Veli Kavlak'ın yokluğunu Beşiktaş ortasahası dinamizm anlamında hissediyor bence. Hamit oyundan çıkarken tüm takımın onu alkışlaması harika bir görüntüydü. Hamit pek duygularını dışarı belli etmez (kendisiyle Real Madrid'e gideceği zaman röportaj yaptığımda hakkında böyle düşündüğümü hatırlıyorum) sene başı çok mutsuzdu, şimdi ise ne kadar mutlu olduğunu hayal edemiyorum. 




Son olarak, bu tablo kalecilerin yumruk ve tutma eğilimlerini gösteren bir istatistik tablosu... Maçtan önce twitterda paylaşmıştım. Günay top tutma sorunu yaşıyor, aklında sürekli yumruklamak var diye. İlk golde belki tutamazdı ama kenara çelmeliydi, hatalı çeldi penaltı noktasına ve Yasin tamamladı. 2. gol öncesinde ise Selçuk'un yumuşak plasesini çok gereksiz yumrukladı. Dönen top önce Hamit'in şutu olarak savunma, sonra Sneijder'in şutu olarak ağlara çarptı. Listenin en altlarından, genelde çelme değil, tutma eğiliminde olan Muslera ise sert bir şutu tutayım derken 1000'de 1 yaptığı şekilde elinden kaçırdı ama rakipten önce yine topa kapaklanabilecek kadar değişik bir omurgası var. Kedi gibi bir omurga... 

Yani demem o ki, Sneijder'i överken Muslera'yı unutmamak lazım :) 

Saygılarımla... 

19 comments:

  1. Sinan abi takımın omurgası olan isimler 30 yaş sınırına geldi veya geçiyor: sneijder,chedjou,melo,burak,selcuk,hamit,umut. Aldıkları maaşı düşününce yedek bırakmak veya satmak zor gözüküyor. Sence yaz ayında takım planlaması nasıl yapilmali?

    ReplyDelete
    Replies
    1. Haklısın. Omurga yaşlı, o halde bu omurgaya eklenecek transferlerin genç olması mühim. FB bunu yapamadı ve son 1 ay fiziken bittiler

      Delete
  2. teşekkürler...başlangıçta orta üçlüden Selçuk ön tarafta durup Hamit derinde kaldı böylece gs nin hücum planı belli oldu: Selçuk-Burak-Yasin üçlüsünün karşılıklı araya-arkaya sızma oyunları.İlk golde Selçuk Necip'i kendine çekip çok güzel alan boşalttı Yasin'e, Yasin'i kovalayan Atınç olgun stoper kıvamına gelmesi için daha çok çalışması gerektiğini gösterircesine alanını boşalttı ve Yasin bu boş alanda top yine dönecek olsa üçüncü sefer bile vuracak kadar rahattı.. İlk yarının diğer görece daha uygun pozisyonlarında ise Yasin "aşırı rahattı"...İlk yarı hücum planı anlamında ve kontrol oyunu anlamında çok güzel sonuç verdi...Ancak ikinci yarıda izlenen taktik stratejinin, oyun biçimi seçiminin, oyuncu yerleşim şeklinin hamza hoca tarafından iyi etüt edilmesi gerekir.evet sonuç alınmıştır,saygım sonsuz ama koskoca 45-65 arası 20 dk belki 25 dk olan biten gs takımı için nedir? maçın neredeyse 3te 1 lik zaman diliminde daha özgün, daha kolaylaştırıcı seçimler mümkün olamaz mıydı? yani bu dakikalarda gs değil de bjk ye karşı Akhisar'ı izlemiş gibiyim...beraberlik te bize yarıyorken biraz daha ısırabilmeliydik bence...neyse taktik analiz üstadı sizsiniz biz susalım bu noktada...
    maçtan kalan düşünceler:
    hamza hocam mourinho'nun otobüsünde en ön sıradan,cam kenarı yerini almış onu gördük..sneijder'in maç sonucu demeçlerine göre, mou örnek aldığı birisi demek ki hocanın...bu gelecek için iyi haber...ama hamza hocam inşallah bizi sürekli otobüslere bindirmez...dilerim "modern" futbol anlayışı içinde kendisine "özgün" bir alan açmayı başarabilir...bunu yaparsa ilk müritlerinden birisi olacağıma söz veriyorum...gs kulübünde ter döken tüm sporculara sonsuz teşekkürler...

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ben teşekkür ederim. Övgüleriniz için de estagfurullah

      Delete
  3. Rize maçını kaybettiği taktirde; nasıl bir tanım kullanacağız?

    ReplyDelete
  4. sinan selamlar,
    teknik analizlerinin hastasıyım.
    Klübün teknik ekibine girip bizi bu analizlerden mahrum edeceksin diye çekinmiyor değilim.
    sevgiler..

    ReplyDelete
    Replies
    1. Teşekkür ederim. Benim için harika bir hayal bu. Umarım bir gün olur. Eğer hak ediyorsam olmasını dilerim tabi.

      Delete
  5. Sayende 33 senedir izlediğim futbolu daha anlaşılır izliyorum

    ReplyDelete
  6. Abi inşallah bir gün birileri sendeki yeteneği farkeder ve bir şekilde kulube girebilirsin. Gercekten hakediyorsun.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hakedip etmediğimi bilemeyiz :) Sonuçta ben amatör olarak yazıyorum, muhtemelen benim çok daha önemde, ayrıntılı ve kaliteli yapılıyordur. İnşallah bir gün, çocukluğumdan beri gönül verdiğim kulüpte çalışma fırsatım olur. Fakat sadece hakediyorsam isterim bunu.

      Delete
  7. Abi mactan once ben de senin gibi dusunuyordum fakat mac baslayinca gordumki derinde melo degil hamit var. Hoca melonun ustune oynayacaklarini (ozellikle necip) tahmin etmis gibi geldi bana oyuzden genel olarak pis isleri hamitin yapmasini istemis. Hamitin de ayagina saglik tertemiz yapti o isleri. Sonra bir de besiktasin sol bekinde opare oynuyordu ters ayakli bir oyuncu orayi yasinin otoban yapmasini istemisti muhtemelen. Bu duzende sadece sneijder ve selcuk error verdi. Sneijder adam kovalamadigi icin sol savunmada sikinti yasadik. Selcuk da dediginiz gibi 3lu ortasahaya pek alisik degil veya oynamayi sevmiyor. Hoca genel olarak maclara dogru basliyor ama oyuna mudahalelerinde bir problem veya gecikme oluyor diye dusunuyorum. Ama gelismeye acik bir adam ve de bizr cok yakisiyor. 2.yarida da hamiti saga atti wes i daha aktif kullanabilmek icin ama ortasahamiz dustu. Ki baskiyi da bu yuzden yedik diye dusunuyorum. Ben buragin cikmasini dogru bulmadim. Evet o kadrodan da birisi cok kotu gununde olmadigi surece cikarmak zor. Cunku dediginiz gibi hepsi winner hepsi yildiz. Bana en mantiklisi selcugun cikip oyuna bir kanatin alinmasi gelmisti. Hoca takdirini boyle kullandi. Bir de abi fark ettin mi veya daha once yazdin mi bilmiyorum ama bir sey fark ettim duran toplarda rakibin etkili oyuncusunu telles tutuyor. Son olarak sivoku tuttu. Bunun nedenini sormak istiyorum sana. Saygilarimla..

    ReplyDelete
    Replies
    1. Basın tribünü en yukarıda ve dik, oyun şablonlarını görmekte işe yarıyor ama duran top eşleşmeleri uzak kalıyor. O yüzden bu duran topları kaçırabiliyorum :)

      Delete
  8. sevgili sinan, önümüzdeki sezonun transferlerine, gideceklerine, kalacaklarına, 11'ine, kısaca takım planlamasına dair bir yazı yazmanı istesem?

    yaparsın biliyorum :)

    sevgiler&saygılar

    mehmet turhan

    ReplyDelete
  9. Sinan Bey şampiyonluk geldi ama benim aklım CL de.Bu takım bence CL için hiç yeterli değil.Ayrıca takım seneye 1 yaş daha yaşlanacak.Önümüzdeki yıl planlama nasıl yapılmalı? Bu konudaki görüşlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum.Saygılarımla

    ReplyDelete