Wednesday, November 22, 2017

Hatanın tekrarı / Tudor'un Başakşehir yanılgısı...

Galatasaray'ın Başakşehir ile oynadığı maçı özel işlerim yüzünden izleyemedim ama maç öncesi kadroları gördüğümde şunu düşünmüştüm. "Tudor geçen sezon yaptığı hatadan ders çıkaramamış." Geçen sezon ne mi olmuştu? Galatasaray'ın başında 5. maçına çıkan Tudor, Trabzonspor deplasmanında mağlup olmuş. Bir sonraki hafta ise o dönem ligin en kötü takımı Adanaspor ile sahasında karşılaşmıştı. Oldukça ofansif bir kadro ile maça çıkılmıştı. Eren ve Podolski çift forvet, kanatlar Yasin ve Rodrigues ve göbek de Selçuk ile Josue. Maç 4-0 kazanılınca "Oo 4-4-2 geri döndü, Galatasaray hücum yapar, çift forvet oynar, Galatasaray'ın genleri bu" gibi goygoylar, bir sürü aptal saptal yorumlar yapılmıştı. Halbuki Galatasaray 4-0 kazanmasına rağmen hiç de etkili bir oyun oynamadı. Kopuk kopuk zaten düşmüş bir dönemde olan Adanaspor'a karşı bulduğu pozisyonları değerlendirdi, temposuz idare eder bir oyun oynadı ve 4-0 kazandı. Bu skor üzerinden efendim Galatasaray kendi kimliğini bulmuş da doğru sistem buymuş gibi manasız yorumlar yapıldı.

Bir sonraki hafta da Tudor bu galibiyetten yaşadığı zehirlenme ile Başakşehir maçına da benzer bir formatta çıktı. Yine Josue ve Selçuk gibi iki ağır ve yumuşak orta saha ile oynadı ve 4-0 yenildi. Bu seferkinden çok daha ağır bir mağlubiyetti. Geçen yıl yaşadığı bu zehirlenmeyi maalesef bu dönemde de yaşadığını görüyoruz. Yine Trabzonspor'a deplasmanda 2-1 mağlup oldu. Yine gitti sonraki hafta içeride ligin açık ara en güçsüz takımı ile oynadı. Yine ofansif bir kadro ile çıktı. Yine iyi oynamasa da 5-1 gibi farklı bir galibiyet aldı ve bu galibiyet ile yine gaza gelip yine Başakşehir'e karşı ofansif bir plan yaptı. Muhtemelen bu hocaları "Galatasaray'ın adı yeter, arması yeter, Galatasaray çift forvet oynar, ezer Anadolu takımları" gibi laflarla gazlayan yöneticiler var. Tamam kardeşim Adanaspor'a, Gençlerbirliği'ne bu şekilde çıkarsın da Başakşehir'in ne maaş bütçesi, ne kadro kalitesi olarak senden aşağı kalır yanı yok. Deplasmanda oynuyorsun ve hücum pres, baskı yapacağım diye iki tane pivot özellikli, benzer şeyleri yapıp, benzer şeyleri yapamayan santrfor ile maça çıkıyorsun.

Şimdi bu süreç şöyle gelişti. Galatasaray ilk 6-7 hafta Gomis arkasında Belhanda ve Garry Rodrigues ikilisi, bunların arkasında Tolga - Fernando - Ndiaye üçlüsü ve 4'lü savunma ile 4-3-2-1 oynadı. Bunu oynarken Garry'nin ve Belhanda'nın çalışkanlığı ile arkadan Tolga'nın da katılımıyla hücum pres işini yapabiliyordu ancak daha sonradan yaz kampı geçirmemiş, sakatlıktan yeni dönmüş, kondisyonu yetersiz olan Feghouli, Garry yerine katıldı. O katılınca hücum pres ciddi anlamda azaldı ve 7. haftadan sonra Galatasaray hücumda hem çoğalamama hem de yeterli pres yapamama gibi sorunlar yaşadı. Bu Belhanda'nın cezalı olduğu Trabzonspor maçında iyice ayyuka çıktı çünkü Belhanda gibi koşan bir ofansif ortasaha da olmayınca Trabzonspor deplasmanında Galatasaray rakip savunmayı hiç zorlayamadı. Tudor bundan dolayı da Gençlerbirliği maçına Eren - Gomis ile çıktı. Eren'den sürekli pres istedi ve çift forvet ile de hücumda kalabalık olunmasını arzuladı. Rakip de zayıf olduğu için istediğini aldı ama bu ikili başka sorunlar yaratıyor.

Şimdi Garry'i forvet arkası oynatmaktan neden vazgeçti? Çünkü Garry hücumda çok fazla karar verme sorunu yaşayan bir oyuncu. Çok fazla atağı yanlış kararlarla harcıyor. Hücumda çalışkan ama oyun aklı yetersiz. Yasin gibi ama Yasin'den daha çabuk ve daha takım oyununa uygun, kaprisi olmayan düzgün bir takım oyuncusu. Garry'i bu eksiklerinden kesti. Hem de oldukça formda ve işe yararken kesti. Sonra Eren ile Gomis ikilisi sayesinde, Garry'i kestiğinde kaybettiği şeyi geri kazandı. Hücumda pres... Fakat Eren ve Gomis ile de hücumda pres yapıp daha kolay kalabalık olsan bile bu adamlarla da topu tutma şansın kalmıyor. Hücum organizasyon olarak Tudor zaten eksik bir teknik adam. Bu işi yetenekli, Feghouli - Belhanda gibi adamlara devretmeli ama onlara uygun ortamı da sağlaması lazım. Eren - Gomis ikilisi ile bunu sağlayamıyor ve ister istemez sürekli yan topa yöneliyorsun... Bu maç da iş Lato - Mariano'nun ortalarına kalmıştı. Şimdi Tudor'un başlangıç planları genelde tutuyor. Geçen sene Trabzonspor deplasmanında da tuttu, Fenerbahçe derbisi de, bu maçta da başlangıç tutuyor.

Başlangıç planı şuydu... Genelde de bu zaten. Ben önde basayım. Rakip pas yapamayıp topu şişirsin. Savunmayı da öne çıkarayım. Baskı kurayım. Bu ilk 15 dakika hep tutuyor. Bu maç da ilk 15 dakika Galatasaray'ın elindeydi. Başakşehir Galatasaray ceza sahasına ilk girdiğinde 15. dakikaydı. Şunu düşünüyor. Adebayor savunma arkasına koşu atacak durumda değil. Visca da çok yapmıyor çizgide kalıyor. Elia da yapmıyor çizgide kalıyor. Mossoro da yapamıyor. Savunmayı öne çıkarırsam, arkasına sarkabilecek hücumcuları yok. Uzun vursunlar ben göbekte kalabalık kalıp süpüreyim... Güzel. Gomis ve Eren de Başakşehir'in geriden oyun kurmasına izin vermemiş ve sürekli uzun vurdurmuşlar ama uzun vurunca Adebayor ile Denayer veya Maicon eşleşiyor. Adebayor bunlardan çok uzun. Genelde vuruyor, vurmasa da vurdurmuyor. Toplar serseri mayın gibi merkeze düşüyor ve onları da süpürmek lazım. Aslında savunma önünde Fernando onun önünde de Tolga - Belhanda - Ndiaye üçlüsü ile 4 kişi bunları süpürmeliydiler ama çok başarısız oldular bu konuda. Özellikle Fernando'nun en kötü maçı.

Göbeğe düşen sahipsiz topların genelini Mossoro - İrfan Can - Gökhan İnler üçlüsü topladı. Halbuki 4'e 3 kalabalık olan Galatasaray orta sahası toplamalıydı. Çünkü Elia ve Visca göbeğe çok yardımı olan kanatlar değil. Fakat Fernando hem geriye çok gömüldü hem de çok ağır kaldı hamlelerinde ve o Adebayor'dan seken toplar Başakşehirli oyuncularda kaldı. Tabi burada boş kafaları da sürekli serseri mayın gibi uzaklaştıran Denayer'e dikkat çekmek lazım. İlk gol ve özellikle de 2. gol öncesi kafaları Başakşehir orta saha oyuncularının ayağına vuruyor. Oyun kurucu denen stoper, topu kendisinden çıkarırken rastgele oynamaz, görerek oynar. Kafaya çıkarken de görerek indirir. 2. gole bakın. Başakşehir top çıkaramamış degaj dikmek zorunda kalmış, Denayer bomboş. Kafayla kaleciye de dönebilir, beklere de verebilir. Gidiyor Gökhan İnler'in önüne indiriyor. Gökhan Visca'ya atıyor. Visca solla kesiyor ve gol. Böyle saçma gol olur mu? Gomis ve Eren neden pres yapıyor o zaman, Denayer zaten Başakşehir için oyun kuruyor, Başakşehir'in oyun kurucusuna pasları Denayer indiriyor zaten! Bu gol için de bakıyorum taraftar Latovlevici'yi suçluyor. Ne yapacak 2. golde adam? Visca ile birebir kalmış. Visca'nın sağ ayağını kapatmış, kendisinden daha çabuk oyuncu karşısında çalım da yememiş, ters ayakla orta kestirmiş. Kanat oyuncusunun ters ayakla orta kesmesini engelleme şansı olan bek dünyada yok. İstediği kadar çabuk olsun. İlk ayağını kapatabilir, çalım yememek için doğru pozisyon da alır ama uzak ayağına hamle yapmak imkansız. Bu yüzden çift ayaklı kanat oyuncuları bu kadar değerli ya zaten. Bu arada ilk golde Maicon'un hatası da bariz ancak pozisyon öncesinde faul falan yok. Visca ile Latovlevici çarpışmak üzereyken Lato ellerini kaldırıyor ve Visca bu saçma hamleyi görünce hemen geri kendisini atıyor. Bir insanın geriye böyle düşmesi zaten komik bir görüntü.

Hiç hakem yorumlamam ama bu Ali Palabıyık'ın zihinsel bir sorunu olduğunu düşünüyorum. Basit bir fizik kuralı bu ve bir dakika bile fizik dersi öğretmediğiniz sıradan bir insan dahi, hayat boyu yaşadığı şeyleri gözlemleyerek cisimlerin hareketlerini algılar. İki cisim çarpıştığında birinin geriye bu kadar abartılı bir düşüş yaşaması için çok ciddi bir darbe almış olması gerekir. Bunu basit fizik kuralını çoğu hayvan bile kolayca algılayabilecek zekaya sahipken Ali Palabıyık bunu algılayamıyor. Öyle bir itme ile böyle geri uçulmaz. Aynı saçmalığı Tosic - Robin van Persie olayında da yaşadı ama kandırıldığını hala anlamıyor. Ciddi zeka yetmezliği bu. Yan hakem anlıyor faul vermiyor bu veriyor. Neyse Lato'nun saçma hamlesini gören Visca attı kendisini. Hakemler bu atmalara dikkat etmeli. Trabzonspor maçında Ndiaye de iki pozisyonda yaptı aynısını, çok küçük müdahalelerde yerde 10 tane takla attı. İkisi de sarı karttı ve oyundan atılmalıydı. Hakemi aldatmaya yönelik hareket sarı kart mı? Evet. O halde rakip bana yumruk attı der gibi taklalar atan, rakibine kırmızı aldırmak için sahtekarlık yapmak ne oluyor? Bunların hepsinin sarı görmesi gerek ki bu rezil tiyatro sürmesin ama bu tiyatroya hakemler hiç sarı vermiyor. Penaltı almak için, çelme takılmış gibi kendisini yere atanları yakalayınca hemen sarı veriyorlar bu güzel fakat bu yumruk yemiş gibi taklalara neden verilmiyor? Visca o golden 10 dakika sonra Fernando'nun koluna yapıştı. Fernando kolunu hışımla kendine çekince de yumruk yemiş gibi yine atladı. Bu iki abartılı, hakemi aldatmak isteyen hareket yüzünden çift sarı karttan atılmalıydı. Bunun yerine bir gol kazandırdı bir de 2.'yi de yedirse sarısı olan Fernando'yu attıracaktı.

Geçelim 2. devreye. Dikkat edin yine Gençlerbirliği maçı 2. yarı başlangıcı gibi her oyuncu daha dikkatli. Eren yine koşturuyor. Bu kez sonuç da verdi Lato'nun ortasına Gomis bu sezon ilk kez çok iyi bir kafa vuruşu yaptı. Tam 2-1 olmuş maç dönmek üzere iken yine Denayer sahneye çıktı. Elia'nın geriye çıkardığı pasta ön sezisi çok iyiydi ve Adebayor'a gelen topu çok iyi kesti ama sonra en büyük problemi sahneye çıktı ve pozisyonunu unuttu. Topunu kestiği adam Adebayor arkasında boş kaldı ve orada bir akıl tutulması yaşadı ki bunu hep yaşıyor. Hemen yerden kalkıp ona gitmesi gerekirken öyle kaldı. Topu alan oyuncu da Adebayor'a pası attı. Adebayor boş kalınca da golü yaptı. Denayer böyle. Topa kilitlenip etrafındaki forvetleri unutabiliyor. Pozisyon bilgisi çok kötü bir stoper, çok dağınık ve Maicon'u da çok bozuyor, sol bek kim oynarsa onu da çok bozuyor. Trabzonspor maçında Linnes ile sonrasında Latovlevici ile hiç anlaşamıyorlar. Serdar oynadığında sol bek performanslarına bakın, Denayer oynadığında bakın. 4'lüde oynayan bir stoper, hem yanındaki stoperle hem de yanındaki bekle mesafesini ayarlamalı ama bu Denayer bazen gidiyor Maicon'un adamına basıyor, bazen gidiyor sol beke açılıyor. Bu dengesizlik de savunma hattını bozuyor. Serdar'ın pozisyon alması Denayer'in kat be kat üzerinde ama bu gibi soyut, ölçümü olmayan konularda yeni nesil taraftar hep yerli olanı aşağılar, yabancıyı da över. Bu Denayer konusunda da bakıyorum şimdi herkes, "Stoper oynamamalı, bek oynamalı" diyor. Günaydın arkadaşlar... Bunu 2 sene önce yazdığımda çok laf hatta iftira yemiştim. 2 sene önce Denayer Galatasaray'a kiralandığında bek de oynatılabilecek, alternatif stoper olarak düşünülmüştü. O dönem para yok, muslukları kısalım politikası vardı. 4. yıldızı alan takım için önce Dani Alves'e gidildi. 5.5 mu, 7.5 milyon euro mu ne maaş isteyince vazgeçildi. Sonra Maxi Pereira denildi. O da 2.5 milyon euro maaş isteyince denildi ki Sabri ile gidelim ve bir de alternatif kiralayalım. Tarık, Veysel, Salih gibi eldeki alternatifler de doğru hamle ile gönderildi. O dönem Hamza Hamzaoğlu Denayer'i sağ bek oynatınca adama denilmeyen kalmadı. "Sağ bek aldırmadı, Sabri'ye güvendi şimdi stoper Denayer'i oynatıyor. Adam stoper ama Hamzaoğlu hangi pozisyonda oynadığını bilmiyor bile. Hamzaoğlu adamı sağ bek oynattı diye Manchester City bir daha göndermedi" gibi bir sürü saçma sapan yorum. Sonra Denizli ve Riekerink dönemlerinde Denayer'i stoper izleyince gördük ki, Hamza hocanın bu çocuğu stoper oynatmama konusunda bir bildiği varmış. Antrenmanlarda görmüş. Denayer daha sonra Belçika'da da çoğu maçta bek oynadı. Stoper oynamak zorunda kaldığı EURO 2016'da da Belçika'yı yaktı. Daha sonra Sunderland'e kiralandı. Orada Moyes da bek veya ön libero kullanmak zorunda kaldı. Tabi 20 sene bek oynamış adam bilmiyor, bizim taraftar biliyor 20 yaşındaki Denayer bek mi daha iyi oynar, stoper mi? O zamanlar Denayer için "Pozisyon bilgisi berbat, hava topları çok kötü. İkili mücadelelerde agresif değil ama çabuk, atletik, tekniği iyi, özgüveni yüksek, driplingleri bayağı iyi. Bu özellikleri ile bu oyuncudan şu etapta iyi bir bek olabilir ama iyi bir stoper olamaz. Henüz 20 yaşında gelecek 5-6 yılda pozisyon almayı öğrenebilir ayağı düzgün oyun görüşü gelişir oyun kurmayı öğrenebilir ve iyi bir stoper olabilir ama şu gün itibariyle stoper için çok eksik. Sonuçta bonservisli oyuncu da değil. City'e stoper yetiştirmek için kendimi neden yakayım? Bek olarak iyiyse bek oynatırım. 800-900 binlik maaşıyla da iyi bir alternatif bek" diyordum. O zamanlar yok efendim Hamzaoğlu'ndan para alıyormuşum, o yüzden Hamzaoğlu'nun tercihlerini övüyormuşum gibi iftiralara varan yorumlar yapan bile vardı. Bakıyorum şimdi o yorumları yapanlar "Denayer bek oynamalı" yazıyorlar. Tebrikler günaydın.

Şimdi benzer yorumları Serdar Aziz için yazacağım, o zaman da Serdar'dan para aldığım için övdüğümü yazan çıkar da neyse... Sene başı okuduğum yorumlardan bazıları şöyle. Denayer, Premier Lig'de oynamış, İskoçya'da oynamış, Avrupa'nın çeşitli kulüplerinde oynamış. Ee Bursaspor'dan gelmiş Serdar'dan iyiymiş. Dünyadan haberi yok. Bakıyor etikete, 'batı Avrupalı, karizmatik' özendiği karakter ve maç izlemeden hemen Serdar'dan iyi diyor. Nedeni de CV'si. Serdar Aziz, Bursaspor'da çıkış yapan bir stoper olarak zaten Türkiye'de zengin oluyor. Serdar, Galatasaray'a gelmeden önce Bursaspor'dan zaten 1.6 milyon euro maaş alıyordu! Denayer alt yapıdan, farklı fiziği sayesinde direkt City tarafından kapılmış bir adam ama öyle olmasa bile, diyelim Belçika'da çıkış yapsın, Belçika'da çıkış yapmış hali en fazla 500 bine oynar. Premier Lig takımları da 500 bine oynayan çocuğa verir 700 bin yapar böyle bir yatırım çünkü maaş dengesi diye bir şey var.

Fakat Serdar'a Bursaspor'un verdiği 1.6 milyon euroyu veremezler. Genç ve yatırım amaçlı, denemek için kadroya katacakları oyuncuya Bursaspor'un verdiği maaşı verebilmek için vergileri de çıkınca 2.5 milyon euro vermek zorundalar. İyi de 2.5 milyon euroyu çoğu takım zaten yıldız oyuncusuna veriyor! Fulham istedi işte Serdar'ı 5 milyon euro da bonservis verdi ama 2.5 maaşı veremedi. Nasıl versin en yüksek maaş alan futbolcusundan çok daha fazlasını vermesi gerek. Yani bizim yeni nesilin özendiği Avrupalı stoperlerin önünde olmasına rağmen Serdar'ın Avrupa'ya gitmesi kolay değil. Ancak Çağlar Söyüncü gibi TFF 1. Lig'de zaten düşük maaşa oynarsa gidebiliyor. Neyse Serdar ile ilgili ilk transfer edildiği gün de, doğru bir transfer olduğunu yazan tek kişi bendim o yazı daha detaylıydı linki şurada... http://www.futbolarena.com/galatasarayn-serdar-aziz-transferi-doru-mu-analz-282709h/ 

Dönelim Denayer'e... Ben stoper yetiştirebilecek bir kulüp olsam başkasının adamını değil kendi elimdeki Koray'ı yetiştiririm zaten ama Galatasaray öyle bir kulüp değil. O yüzden Koray da kiralık gitmeliydi ama o da Denayer gibi kariyerini yakmakla meşgul. Tecrübe her pozisyon için aynı değerde değil. Çok yetenekli, doğuştan zeki 19'luk bir genç santrfor veya kanat oyuncusu tecrübe eksiğini yaşamayabilir ama stoper fazlasıyla yaşar. 24'lük Varane'ın bile ne hatalar yaptığını görüyoruz ama büyük kulüpler bazı Varene gibi özel fizikli gençlere sabreder ve kendi bayrak adamını üretir. Maldini, Ramos, Ferdinand, Terry, Bülent Korkmaz gibi bayrak adamları transfer edemezsiniz. 28 yaşında üst düzey stoper transfer etseniz bile kulübü bu oyuncular gibi sahiplenemez. Neyse. Denayer dışında değinmek istediğim iki futbolcu daha var. Biri Garry Rodrigues diğeri de Linnes. Taraftara göre Linnes'in hakkı yeniyor, gerçekte ise hakkı yenen oyuncu Garry. Ben maç öncesinde Tudor'un yerinde olsam bu maça üçlü savunma ile başlardım.

En önemli gerekçesi Emre'nin yokluğunda Başakşehir'in neredeyse tamamen Adebayor odaklı bir oyun oynaması ve Adebayor etrafında da kalabalık kümelenip ona top aldırmamak. Maicon'u göbeğe sağına Ahmet'i soluna Denayer'i koyup başlanabilirdi. 4'lüde stoper oynamak ile 3'lü stoper oynamak arasında büyük fark var. O yüzden Denayer'i 4'lünün göbeğine koymaya korkarım ama üçlünün sağına, soluna koymaya çok korkmam. 4'lü orta sahanın soluna Garry, sağına Mariano göbeğe Fernando ve Ndiaye önlerine Tolga ve Belhanda ile en uca da Gomis şeklinde. Garry hücumda oyun zekası olarak sorun yaşasa da 3'lü savunmanın önünde kanadı tek başına kullanabilecek dayanıklılıkta çabuk ve faydalı bir oyuncu. Eğer hem Linnes hem Lato ile sorun yaşıyorsanız böyle bir opsiyon var ve formda. Açıkçası Garry bek olarak da Linnes'in çok önünde bir futbolcu zaten. Linnes neyi iyi yapabiliyorsa Garry de yapıyor (Hız ve dayanıklılık) üstünde Garry, Linnes'ten çok daha yetenekli. Yasin de mesela en iyi bu tip 3'lü savunmanın önünde tek kanat gibi bir rolde oynar. Pep Guardiola bu konuda bir yorum yapmış Mendy sakatlanınca sistem değiştirmek zorunda kaldık çünkü Mendy o kanadı tek başına kullanabilir ama Delph onu yapamaz. Mendy o kanadı tek başına kullanınca önündeki oyuncu da forvete kayabiliyor ama Delph oynayınca önüne bir sol açık koymak gerekiyor demiş. Galatasaray da tek kanat oynayabilirse, Tolga ve Feghouli 2. forvete daha kolay dönüşebilirler.

Devre arasına kadar bence en uygunu 3-4-2-1 sistemine geçmek ve 4'lünün soluna Garry, sağına Mariano koymak. Gelelim Linnes'e. Taraftar "Bu adam size ne yaptı" demiş. Karısı da bu yorumu beğenmiş. Yahu problem de o Linnes ne yaptı? En kötü Lato, Linnes'ten çok daha iyi diyorum her zaman. Lato beğenilmeyen halinde en az 10 kere terste boşa çıktı ve kendisine orta kesecek pozisyon yarattı. Hücumda nasıl genişlik kazandıracağını çok iyi biliyor ve etkili kesiyor. 448 dakika oynamış 33 isabetsiz orta kesmiş, 10 isabetli orta kesmiş. Linnes 516 dakika oynamış. Kestiği isabetsiz orta 4, isabetli orta sıfır. Aradaki bindirme, hücumda pozisyon alma ve orta açma farkına bakın! Mariano'nun da 39 isabetsiz, 11 isabetli ortası var. Mariano ile Latov büyük takımda oynamayı biliyor ama Linnes ne? Lato'nun en kötü maçında yaptığı asisti 2 senedir yapamamış bir oyuncu. Sorunsuz yedek olur diyorduk, karısı bile trip atıyor bu taraftar sayesinde. Devrede Asamoah alınırsa Lato ona yedek olur. Denayer de, Garry de zaten sağ bekte Linnes'i en az 3'e katlar. Mariano'nun da yedeği bu ikisi olur. Linnes ise sürekli oynayabileceği küçük bir kontra atak takımına kiralanabilir ve orada iş yaparsa elden çıkarılabilir çünkü kendisi büyük takımda oynayabilecek bir meziyete sahip değil ama kontra atak takımları için hızlı ve dayanıklı...

Son olarak Tudor'un gönderilme konusu var. Yönetim maşalarına "Tudor'un kulağını çektik" gibi haberler yaptırıyor. Bu Galatasaray yönetimine ne desem az. Bu bir hastalık. Büyük takımlar böyle rezil yönetilmez. Bu gibi görevdeki adamları kovacağınız güne kadar medyada savunur ama yedek planı da her zaman yaparsınız. Bunlar kendi hocalarını kendileri yıpratıyor. Bunu daha önceki hocalara da yaptılar. Galatasaray 4 yıl önce Real Madrid karşısında maç çevirebilen, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynayan bir takımdı. 4 yılda buralara düştü. Bu düşüşte de 6 farklı hoca ile çalıştı. Hala 7. değişimden medet ummak ciddi bir dangalaklık. Tudor'u gönderip başka bir hocayla şampiyon da olabilirsiniz bu kısa vadede başarı getirir ama uzun vadede bu da Galatasaray'ı daha ciddiyetsiz, daha hastalıklı bir hale sokuyor.

Başakşehir 4 yıldır gelişen bir temele sahipken, Galatasaray'ın bu takımı kurulalı 4 ay bile olmadı. Tudor 5 yedi ama 3 aylık takımla, 4 yıldır büyümüş bir takıma yenildi. 4 yılda şu cümlelerin öznesinin değişip onlarca kez yazıldığını ve söylendiğini gördüm. "Kim gelirse gelsin Mancini'den kötü olamaz, derhal kovulmalı" sonra "Kim gelirse gelsin Prandelli'den kötü olamaz, derhal kovulmalı" Sonra "Kim gelirse gelsin Hamza Hamzaoğlu'ndan kötü olamaz, derhal kovulmalı" Sonra "Kim gelirse gelsin Mustafa Denizli'den kötü olamaz, derhal kovulmalı" Sonra Riekerink, şimdi de Tudor. Hayır kim gelirse gelsin şu yorumu yapandan daha aptal olamaz. Çünkü en büyük aptallık hatadan ders almamaktır. Bu yöntemin kötü sonuçlandığını, Galatasaray'ı ciddiyetsizleştirdiği, alçalttığı 4 yılda 6 kez test edip hala 7.'den medet ummak ve dereyi geçerken at değiştirmek ciddi bir ahmaklık. Ha Tudor bu maç gibi bazı hatalarından ders çıkaramıyor, bu sene beklenen gelişimi göstermez verilen görevi başaramazsa sene sonu yollar ayrılabilir ama bu şekilde olmaz, olmamalı. Galatasaray gibi bir kulüp, teknik direktör için bir seçim yapıyor ve 3 ay önce kurduğu takım ligde zirvedeyken bir iki maçta hata yapmış diye adamı kovuyor. Bu çok ciddiyetsiz, Galatasaray'ı alçaltıcı bir durum. Adama şans veriyorsun, sınavın ortasında bir soruyu yanlış yaptı diye çekip önünde kağıdını alıyorsun. Bu kafayla Galatasaray'ı Gençlerbirliği gibi laçka bir hale getirecekler. Zaten farkındaysanız uzun bir süredir kariyerli bir teknik adam da gelmiyor. O halde genç ve potansiyelli bir teknik adam bulmak ve Galatasaray ile birlikte büyümesine sabretmek gerek. Tudor bu isim olabilir mi? Bazı noktalarda pozitif, bazı noktalarda negatif görülüyor. Sezon sonu sınavdan geçtiğini veya kaldığını görebiliriz umarım.

No comments:

Post a Comment