Monday, December 18, 2017

Yolun sonu / Yeni Malatyaspor - Galatasaray maçı



Galatasaray'da Tudor döneminin sonuna gelindi. Muhtemelen bugün gönderilmiş olacak. Bundan sonra neler olabileceğine en sonda değineceğim ancak öncelikle (çok anlamı kalmasa da) maçı yazmak istiyorum... Igor Tudor çoklarına göre Conte gibi İtalyan menajerleri örnek almaya çalışsa da bence Guardiola'dan kopya çekmeye çalışan (bu kötü bir şey değil) biri. Beklere kanadı tek başına kullandırmak ve kanat oyuncularını forvetleştirmeye çalışmak bu kopyalardan biriydi. Üçlü savunmanın göbeğine sırf diğer stoperlerden daha çabuk diye Denayer'i koymak da Guardiola'dan çekmeye çalıştığı kopyalardandı. Bunu defalarca denedi, defalarca olmadı ama dün yine denedi. Tudor'la ilgili en büyük sıkıntı da başından beri bu oldu. Çalışkan, disiplinli, hırslı ve genç bir adam. Genç ve tecrübesiz bir adamın hatalar yapmasından daha doğal hiçbir şey yok ancak hataları sürekli tekrarlaması büyük bir hayal kırıklığı...

Geçen gün Abidal, Fitbol Dergisi'ne üçlü savunmayı anlatıyordu. "Pique üçlünün sağında Puyol ortamızda ben de soldaydım. Bu sayede Dani Alves sağ forvete kadar gidebiliyordu" diyor. "Üçlü savunma ile merkezden oynamak zorundasınız, öyleyse ortasındaki oyuncu Puyol gibi hızlı olacak, mesafe yapabilecek, savunmayı yönlendirecek. Öyle bir stoperiniz varsa üçlüyü oynarsınız yoksa mecburen 4'lü oynayacaksınız" diyordu. İşte Tudor başından beri Denayer'den Puyol yapmaya çalışarak hataya düşüyor! Halbuki Denayer'in Puyol'a tek benzerliği kalçasının büyük olması! Öte yandan elinde üçlünün ortası için mükemmel başka bir oyuncu var. Sistemler, taktik deneyler 500 milyon euroluk takımlarda güzel görünüyor ama unutmayalım geçen sene Clichy, Fernando, Kolarov, Sagna gibi oyuncular elindeyken bizzat Guardiola'nın kendisi de bu üstün sistemsel fikirlerinden istediği verimi alamadı. Eğer sistemsel bir üstünlük yaratmayı düşünüyorsanız şüphesiz o sisteme uyacak kalitede ve özelliklerde futbolcular da gerekiyor.

Puyol üçlü savunmada çizgiyi çok iyi ayarlıyordu çünkü çok konsantre ve pozisyon bilgisi çok iyiydi. Denayer'in en büyük eksikleri ise bunlar. Konsantrasyonu düşük ve pozisyon bilgisi çok kötü! Dün Fransa'da maçı takip eden arkadaşlarımla yazışıyorduk. Fransız spiker Denayer için "Herhalde uyuyor, birinin uyandırması gerek" demiş. Bunu 2015'te stoper oynadığı 2-3. maçından sonra yazdığımı hatırlıyorum. "Bu Denayer farklı meziyetleri olan ilginç bir çocuk ama pozisyon alma berbat, sahada uyuyor bunun bu kötü konsantrasyon ile stoper değil bek oynatılması doğruymuş" yazmıştım. Benim gibi amatör, hiç profesyonel futbol dahi oynamamış bir göz bile 2-3 maçta Denayer'in bu büyük eksiğini fark edebiliyor (Fransız spiker daha da çabuk farketmiş) ama onunla onlarca idmana çıkan, birçok maçta onu stoper oynatan Tudor bunu göremiyor. Üstelik Tudor, stoperliği en üst düzeyde Juventus'ta senelerce yapmış bir adam! Buna akıl erdiremiyorum. (Halbuki David Moyes da, Belçika Milli Takımı hocası da, Hamzaoğlu da daha önce Denayer'in stoper zaaflarını görmüştü ve bek yada ön libero oynatmışlardı. Tudor'un hepsinden önce görmesi gerekirdi!)

Sonra Puyol pozisyon bilgisi, savunma liderliği, defansın çizgisini ayarlama gibi mental melekelerinin dışında fiziksel olarak da çarpışan bir adamdı. Böyle her önüne gelen pivot santrforun sırtında maçı izlemezdi. Serdar Aziz gibi gerekirse burnunu, kafasını kırar ama kafa topuna öyle çıkardı. Denayer'de bu da yok. Bir Linnes seviyesinde olmasa da Denayer bir savunma oyuncusunda asla olmaması gereken kibarlıkta oynuyor... Neyse yeniden maça dönelim... Bu plan yapılabilir. Bir şey düşünürsünüz ama sahada uygulanamaz, olabilir. Yanlış düşünmüşsünüzdür ancak daha önce yaptığınız bir planın, tutmadığı çok bariz şekilde ortadayken bunu tekrar denemek... İşte o noktada size dair umutlara büyük bir balta indiriyorsunuz. Daha önce Adebayor'un Denayer'i nasıl sırtında gezdirdiği test edilip görülmüşken kendisini ligin etkili pivotlarından bir diğeri Boutaib'e teslim etmek... Olacak iş değildi ve bu sefer plan, Başakşehir maçından daha da kötü kurgulanmıştı.

Tudor kafasındaki bu üçlü düşüncesini (hızlı bir stoperin üçlünün ortasında sarkık oynayıp savunmayı öne çıkarma fikri) daha geçen sene denedi. O zaman elinde Denayer de yoktu ve Semih ile denemişti. Yanına da Cavanda - Carole gibi atlet iki oyuncu daha koymuştu. Sonuç mu? Yine duran toplar. Yine uzun atılan hava toplarının süpürülememesi... Bu sene bu üçlü düşüncesini Fenerbahçe derbisinde denedi, Serdar sakatlanınca 4'lüye döndü. Sonra Başakşehir'de de denedi yine tutmadı. Şimdi de Yeni Malatyaspor maçında denedi. 4. kez aynı taktiği hemen hemen aynı oyuncularla deniyor. 3 mağlubiyet - 1 beraberlik. Halbuki Tudor'un çok iyi verim aldığı 3'lü denemesi de oldu. Konyaspor deplasmanına 4-2-3-1 başladı. Takım kısır oynayınca göbeğe Fernando'yu koydu. Fernando'nun sağında Maicon solunda Denayer orta sahanın sağında Mariano, solunda Latovlevici ile takım ciddi manada daha iyi oynamaya başladı ve maçı da 2-0 aldı. Sonra aynısını Akhisarspor maçında 2. yarı yaptı. Mükemmel sonuç verdi.

Fernando üçlünün ortasında, sağında Denayer solunda Serdar. O kadar iyi sonuç verdi ki gollerden birini Fernando attı, birini Denayer sıfıra inip attırdı. Yani Galatasaray pekala üçlü oynadığında olumlu sonuç alabildi ama doğru oyuncularla oynadığında alabildi! Bu olumlu sonuçlar Konya ve Akhisar maçlarında kör göze parmak derecesinde görülmüştü ama Tudor ısrarla bunu görmeyip kendi ezberini uyguladı. Yukarıda dediğim gibi 3'lünün ortasında savunma liderliğini üstlenebilecek Denayer'den kat be kat Puyol'unuz olabilecek bir adam var. O da Fernando! Fernando'nun hava topuna çıkma becerisi Denayer'in iki katı, Fernando'nun oyun kurma becerisi Denayer'in iki katı, hepsinden önemlisi Fernando'nun savunmada liderlik etme ve pozisyon bilgisi Denayer'in 5 katı! Yani savunmanın ortasındaki organizatör isim için doğru adam Denayer falan değil! Bunu Adebayor karşısında nasıl görmezsin! Oradaki doğru adam Akhisarspor maçını çeviren kişi Fernando... Onun üçlünün ortasında oynadığı taktik ile Denayer'in üçlünün ortasında oynadığı taktik arasında müthiş bir oyun kalitesi farkı var ama Tudor bunu göremedi. Kafasına yerleştirdiği bir ezber yüzünden göremedi.

Malatya maçına çıkardığı üçlü Trabzonspor ve Başakşehir deplasmanlarından da kötü üçlüydü. Çünkü hadi o maçlarda bir planı vardı. Savunmayı çok önde kurup baskı yapacak, Denayer daha çabuk olduğu için savunma arkasına atılan topları süpürmeye çalışacaktı. Galatasaray iki maçta da (Trabzonspor ve Başakşehir) ilk 15-20 dakika oyunu rakip yarı alanda oynadı ama bireysel hatalardan gelen gollerle dağıldı... Bu maçlar bir derece anlaşılırdı fakat bu maçta Denayer'in önüne Fernando koymak tam olarak saçmalıktı. Denayer'i savunmayı öne çıkarmak ve rakibi baskı altına almak için üçlünün ortasında kullanıyorken onun önüne, onu ileri çıkarmaya engel olacak bir stepne koyuyorsun! Üç stoper ve önüne bir ön libero koymak demek. Savunmada 4 oyuncuya "Siz burada çakılı kalın" demek oluyor. Zaten üçlünün sağındaki Maicon ve solundaki Ahmet'in kalın fizikleri ile geniş alanda topla çıkma, yeri geldiğinde bek gibi oynama meziyetleri yok. Öyle olunca son derece defansif 4 oyuncuyu kendi sahana sabitliyorsun. Bu kadar çakılı oynayacaksan bari Maicon'u al merkeze de Boutaib'e boğuşsun!

Üçlünün kenarlarında oynamaya en yatkın stoper Denayer. Akhisar maçında yaptığı asist örnektir. Denayer stoper olmasına rağmen ilginç bir top sürme ve top hakimiyeti becerisi var. Top sürme ve hakimiyeti senelerdir bek olan Linnes'ten 3 kat daha iyi. Onu üçlü savunmanın kenarlarında oynatıp yeri geldiğinde bek gibi topla öne çıkmasını da kullanabilir +1 kişi hücuma katılabilirsiniz fakat önüne Fernando'yu dikince bunu da kullanamıyorsunuz. Geçen haftaki maçtan bir iki gün sonra twitterda bir arkadaş bana "Sen olsan Malatya maçına nasıl çıkarsın?" diye sormuştu. Ben de şöyle demiştim. 3-4-2-1 Sağdan sola Serdar - Fernando - Denayer / Yasin - Ndiaye - Selçuk - Garry / Feghouli - Belhanda / Gomis. Bu kadroya şaşırmış Maicon'u sormuştu. Ben de Maicon'un üçlü savunmaya pek uygun olmadığını. Üstelik Galatasaray'a geldiğinde zaten Brezilya'da yarım sezon oynadığını, burada da yarım sezon oynayıp yorulduğunu ve fiziksel olarak dinlenmeye ihtiyacı varmış gibi göründüğünü belirttim. Ayrıca Maicon dışında diğer oyuncular da sezonu erken açtıkları için yorgunlar son haftalarda ama ligin ilk yarısının sonuna doğru bu zaten bekleniyordu.

Dün Maicon maalesef Yeni Malatyaspor maçında da aynı yorgun, bitkin görüntüdeydi ama onu bu hale sokan nedenlerden biri de Tudor'un yanlış tercihi oluyor. Hem Ahmet, hem Maicon fiziksel olarak ilk adımları oldukça ağır oyuncular. Bu oyuncuları üçlünün kenarlarında oynatınca ister istemez açılmak, geniş alana yayılmak zorunda kalıyorlar. Bu oyuncuları geniş alanda geçmek rakip kanatlar için kolaylaşıyor. Başakşehir maçında da Elia Miacon'u perişan etmişti. Tudor yaptığı tercih hatasını Denayer-Adebayor üzerinden göremedi bari Maicon-Elia üzerinden görmeliydi. Galatasaray as kadrosunda 3'lü savunma sistemine uymayan iki futbolcu var biri Maicon (Kapalı savunma yapacağınız zaman üçlünün ortasında olabilir ama onun dışında bu ağırlıkla üçlüde zor) diğeri de Mariano. Mariano çok sempatik bulduğum ve çok da beğendiğim bir oyuncu. Teknik ve mental olarak üst düzey ama öyle bazılarının söylediği gibi Eboue'den iyi falan değil. Eboue'nin fizik kalitesi, dayanıklılığı Mariano'nun çok önündeydi.

Eboue'ye çizgiyi tek başına kullandırabilirsiniz ama Mariano çizgide tek başına git-gel yapabilecek fizikte bir oyuncu değil. Başakşehir maçında mesela Maicon'un çok yalnız kalma nedeni de buydu. Mariano 4'lünün sağ beki, Maicon da 4'lünün stoperi için uygun isimler ayrıca Mariano'nun üçlünün sağ stoperi olarak da Mascherano vari çok iyi oynayabileceğini düşünüyorum. Ayrıca sezon başından beri Galatasaray'ın en iyi, en komple stoperinin Serdar olduğunu düşünüyorum. Bugün hem üçlünün ortasında, hem üçlünün kenarlarında, hem de 4'lüde Galatasaray'da en iyi stoper opsiyonu kendisi fakat böyle bir deplasmandan önce de ishal olunur mu? Zaten sık sakatlanıyorsun böyle ucuz bir sebeple bir kez daha takımı bu halde bırakmak olmadı. Bülent Korkmaz olmak için Bülent agresifliği, Bülent fedakarlığı, Bülent cesareti var kendisinde ama Bülent profesyonelliği de olmalı. Böyle bir sebeple maç kaçırmamalı.

Neyse maç üç kilitli stoper ve bir ön libero ile baştan Malatya'nın oynaması üzerine kurgulanmış gibiydi, Tudor kendi takımını kelepçelemiş gibiydi ve 2-0 olduktan sonra da doğru dürüst izleyemedim. Feghouli'nin çok kötü oynadığını, Yasin ve Ndiaye'nin ise elinden geleni verdiklerini göz ucuyla izlediğim kadarıyla görebildim sadece. Bu maçla ilgili çıkarılması gereken son taktiksel ders olarak eklenmesi gereken de Fernando'nun üçlü savunma yapıldığında orta sahada işlevsizleşmesi. Zaten yanlış hatırlamıyorsam Pep de üçlü oynadığında Fernando'yu stoper yapıyordu (Yanılıyor olabilirim böyle bir şey hatırlar gibiyim sadece) 4'lü savunmanın önünde orta saha olarak Fernando gibi tek yönlü bir orta saha kullanılabilir ama zaten üçlü stoper oynadığın bir maçta bir de tek yönlü defansif orta saha kullanmanın manası yok. Bu senin ağırlık merkezini geri çekiyor. Üçlü stoper yapıldığında en güzeli (Konya ve Akhisar maçında gördüğümüz gibi) Fernando'yu stoperin ortasına koyup onun liderliğinden, oyun kurmasından, sakinliğinden, tecrübesinden ve pozisyon bilgisinden faydalanmak.

Yani aslında Galatasaray'ın problemi üçlü savunma değildi! Üçlüyü yanlış kurgulamaktı... Tudor maalesef elindeki kadro dar olmasına rağmen bunu randımanlı da kullanamadı. Önceki gün "Garry Linnes'in, Selçuk da Ahmet'in çok önünde kaliteye sahip. Tudor, bu daha kaliteliler yedek kalıp sırf 4-2-3-1 oynayacağım diye daha kalitesizleri oynatırsa bayağı hayal kırıklığı olur. Hocalık elindeki kadrodan max fayda almaksa 3-4-2-1 çıkmalı. Ki Akhisar maçında farkı da gördük." yazmıştım. 4-2-3-1 çıkmadı ama elinde daha kaliteli olanları kullanabilecek bir çözüm de üretemedi. Normal bir teknik direktör şöyle düşünür. "Kulübemde, oynatmayı düşündüğüm Linnes'ten çok daha kaliteli bir futbolcu var. Bu futbolcuya nasıl yer açabilirim? Kulübemde oynatmayı düşündüğüm Ahmet'ten çok daha kaliteli bir yedek var. Kalitelilere yer açmak için ne yapabilirim? Bu çözümü bulamadığınız sürece o ilk goldeki Ahmet ve Linnes uyumsuzluğunu yaşamayı hak ediyorsunuz. Çünkü elinde daha yüksek verim alabileceklerin varken sen daha azını seçtin.

Tüm bu yukarıda yazdıklarımdan daha şaşırdığım konu da Linnes tercihi. Yukarıdakiler taktik yanılsamalar, ben farklı düşünürüm, o farklı düşünür. Belki benim yukarıda olumlu olmasını öngördüğüm sistem çıksa 5 yiyecekti. Bunları bilemeyiz, tahmin yürütüyoruz sadece ama bilinmesi çok net, 2 kere 2 = 4 kadar net bir tercih var. 4'lü orta sahanın kanadında yedekteki Garry, sahadaki Linnes'ten en az 2 kat daha kaliteli. O halde nasıl Garry yedek kalır da Linnes oynar? Tudor'un bu kadar net bir kalite farkını ayırt edemeyecek kadar sabit fikirli olduğuna inanamıyorum. Linnes'in kanat beki olarak Garry'den daha iyi olduğunu iddia edecek biriyle futbol bile konuşulmaz ancak Tudor bunu inanılmaz şekilde yaptı. Bir telkin mi? Yönetim mi karıştı nasıl böyle bir seçim olabilir aklım almıyor. Maçı bitirelim. Tudor bugün gidecek gibi... Yerine Fatih Terim gelmedikçe gelecek olan hocanın sezon sonu takımı ilk 3'e sokabileceğine ihtimal vermiyorum. Bu kadar güven ve kontrolünü kaybetmiş Tudor'un da bu saatten sonra kalsa da ilk 3'e sokabileceğine ihtimal vermiyorum.

Fatih Terim dışında Bilic gibi isimler yazılıyor. Bilic geleceğine Tudor hiç gitmesin sezon sonu başka formüller düşünülsün çünkü Bilic'in Tudor'dan pek bir artısı yok. Yine bazı adı geçen yerli hocalardansa Tudor sezon sonuna kadar kalsa daha iyi. Terim konusuna ise kısaca değineyim. Bence EURO 2016'dan sonra Özbek tarafından çok istendi. Serdar Aziz'den o dönem ismi geçen Mert Günok'a, Florya'ya ziyarete gelen Amrabat'a kadar bütün transfer hamleleri de Terim'in döneceğini gösteriyordu ancak dönemedi. Hiçbir bilgim yok sadece okuduklarımdan ve 'okuyamadıklarımdan' dolayı komplo teorisi olarak düşüncem Terim'in siyasi güç tarafından Galatasaray'da istenmediği. Komplo teorilerini de, komple teorisi yapmayı seveni de sevmem, komplo teorisi aptal adam işidir ama bu olayda başka bir şey düşünemiyorum. Zira Dursun Özbek'in üzerinden sorumluluğu atabilmek adına tek çıkış kapısı Terim iken, Terim'in EURO 2016'dan sonra sığınabileceği en iyi liman Galatasaray iken bu birliktelik olmuyorsa orada iki taraftan güçlü bir el vardır.

Galatasaray Yönetimi siyasetin gücünden çekindiği için bence Terim'e teklif götüremiyor. Terim Galatasaray'dan ayrılıp Milli Takıma giderken çok samimi olduğu isimlerle (Yıldırım Demirören falan değil tabi ki) şimdi aynı samimiyette değil. Neden aynı samimiyette olmadıklarına dair bazı fikirlerim var ama bu tahminler dedikoduya girer ve dedikodu yazmak istemem. Ben Terim'in dönme ihtimalini başından beri çok az gördüğüm için Tudor'a daha sakin bir çalışma ortamı yaratılması gerektiğini düşündüm. Yoksa Tudor ile Fatih Terim arasındaki fark, Bilic ile Şenol Güneş arasındaki fark kadar büyüktür ama Şenol Güneş'i getiremiyorsanız devrede Bilic'i gönderip yeni bir Samet Aybaba'ya dönmenin de manası yok. Umarım bu komplo teorim, adına yakıştığı üzere benim aptalca bir kuruntumdur ve yarın Galatasaray'da 4. Fatih Terim dönemi başlar. Aksi durumda bence sene sonu ilk 3 imkanı yok.

2 comments:

  1. İgor Tudor en büyük hatayı geçen yıl GS ın teklifini kabul ederek yaptı. Eğer Tudor hayat tecrübesi olan biri olsaydı geçen yıl GS teklif yapınca kendi kendine şöyle sorardı= Tamam ben Karabükte çok iyi iş çıkarıyorum fakat GS dan teklif alacak kadar da sağlam şeyler başarmadım. Üstelik sadece yarım sezondur bu ülkedeyim. Böyle büyük camia neden beni istiyor da benden daha kariyerli birilerini istemiyor? O soruyu kendine sorsaydı GS ın son 5-10 senesini araştırırdı. Görürdü ki bu kulüp hem dünyanın en kötü yönetilen kulüplerinden biri hem de medyada ve taraftarlarda hep çok yüksek beklentiler ve sabırsızlık hakim olmuş. Ve de teklifi reddederdi. Yapması gereken buydu. Tudor gelmeyi hak etmiyordu, geldi. Kalmayı hak ediyordu, kovuldu. Bu bir nevi karma felsefesi gibi bir şey.

    ReplyDelete