Monday, December 25, 2017
İlk değişiklik Gomis / Galatasaray - Göztepe maçı
4. Fatih Terim döneminin ilk maçı dün oynandı. "Nerede kalmıştık" tweetini attığından beri geçen 3-4 günde hafızamı canlandırmaya, Terim şu kadroda neleri değiştirir diye düşünmeye çalışmıştım ama spesifik bir şey aklıma gelmemişti. İnsanlar Terim'in en sevdiği şey hücum pres olduğu için ve bu ligde en çok pres yapan orta saha oyuncusu Badou Ndiaye olduğu için en önemli değişimi onda bekliyordu ama o zaten Galatasaray'da Fernando ile birlikte rolünü eksiksiz yapan iki oyuncudan biriydi. Ben açıkçası bu ikiliye dokunmayacağını düşünüyordum ve beklediğim gibi oldu ama neyi değiştirmeye çalışacağı ile ilgili bir öngörüm de yoktu. Şunu tahmin edebiliyorduk tabi... 3 günde büyük değişimleri hemen yapmayacaktı. Bunu yaparsa değiştirdiği oyunculara 'sizinle işim yok' mesajı biraz keskin olabilir ve panik yaptırabilirdi. Köklü değişiklikleri kamp sonrasına bırakacaktır. Bugün sadece küçük dokunuşlar yapacaktı. İlk dokunuşu da Bafetimbi Gomis'in rolünü değiştirmesinde gördük.
Geçmişte defalarca, (Benim sorunum bu aynı şeyleri defalarca yazıyorum) Galatasaray'da Tolga oynamadığında Gomis'in yanına 2. bir forvetin giremediğini ve Galatasaray hücumlarının daha tahmin edilir ve topsuz koşan olmadığı için de daha önlenebilir hale geldiğini yazmıştım. Bu yüzden Tolga olmadığında Garry ve/veya Yasin'i kanat/bek olarak kullanıp 3-4-2-1 gibi taktiklerin Gomis'in etrafında daha kalabalık olmaya yarayabileceğini ama Tolga'sız 4-2-3-1 veya (Tudor hiç denemese de) 4-3-3'ün gol noktasında çoğalma anlamında sonuç vermeyeceğini belirtmiştim. Hatta bunu Belhanda üzerinden anlatmaya çalışmış ve Belhanda'nın 18 içine toplu-topsuz yeterince giremeyen, yeterince skorer olamayan bir futbolcu olduğunu söylemiştim. 4-2'lik Akhisarspor maçından sonra tam olarak söyle yazmışım... "Belhanda 10 numara giyse de, 10 numara pozisyonunda oynama becerisi çok düşük. En fazla 4-3-3'te İniesta gibi 3'lü orta sahanın en ofansif 8 numarası rolünde oynayabilir ama 4-2-3-1'de 10 numara oynama, sırtı dönük top alma, şut atma gibi becerileri yok. bu beceriler olmayınca Gomis ile arkasındaki üçlü arasında (Belhanda - Ndiaye - Fernando) 40 metrelik bir kopukluk oluyor. Gomis bunlara top indirse indiremez, duvar olsa olamaz. Tabi bu sorun çözülebilir. Göbek oyuncuları forvete destek veremese de 4-3-3 veya 4-2-3-1 oynayabilir bir takım ama onların veremediği topsuz forvet koşusu desteğini kanatlar vermek zorunda kalır. Galatasaray'da o şekilde forvetleşebilecek bir kanat da yok! Feghouli Valencia'da bunu yapabiliyordu ama bu kondisyon ile hem kanat, hem forvet gibi topsuz hareketliliği gerektiren bir rolü üstlenmesi henüz mümkün değil."
Garry ve Yasin hiç topsuz gol koşusu yapamıyor değiller bugün Yasin'in attığı gol mükemmel bir topsuz 2. forvet koşusu, kafa vuruşu da yine harika ama yeterli sayıda yapamıyorlar. (Yasin biraz daha fazla yapabiliyor) 90 dakika başına 2-3 kez yapabiliyorlar. Halbuki istenen hücum zenginliğine erişebilmek için Tolga Ciğerci gibi maç başı en az 7-8 kez bu koşuları yapan 2. bir forvete gerek var. Yasin ve Garry bunları oyun bilgilerinin eksikliği, Feghouli de kondisyon eksiği nedeniyle yeterli sayıda yapamıyor (Tolga'da ikisi de var) ama Feghouli devre arası kampından sonra güçlenir, kondisyonu artarsa ondan daha fazla skor katkısı alınacaktır. O zaman "Tudor'un verim alamadığı oyuncudan Terim verim aldı" denilecektir ama bu pek adil olmaz çünkü Feghouli yaz kampını sakat geçirdi ve ligin 2. yarısında açılması zaten normal olan. Aynı durumu Latovlevici'nin de yaşayabileceğini düşünüyorum. Neyse, Fatih Terim bu Gomis'in etrafına, rakip gol bölgesine daha fazla oyuncu sokabilme sorununu nasıl çözmeye çalıştı? Cevap Gomis'i pivot santrfor rolünde kullanarak...
Tudor'un hücum setlerinin olmamasını ve hücumda ancak doğaçlama hareket edilebilmesini (Karabük'te de böyleydi) en büyük eksiği olarak söylüyorduk. Dün Garry'nin verkaçla attığı golü Tudor döneminde izleyemiyorduk çünkü Gomis'e bu pivot rolü vermiyordu. Terim Gomis'e, "Bu arkandaki oyuncular sana yaklaşıp 2. forvet olmayı bilmiyor o yüzden kanat oyuncularını top tutarak etrafına çek" demiş olabilir. Aynı şekilde Garry'e de "Bu çabukluğunu kullan Gomis'le verkaç yap" demiştir. Terim zaten pivot kullanmayı seven bir teknik adam. Nitekim dün Gomis pivot rolünü çok iyi oynadı. Komple bir forvet olduğu için hem bu tip diğerlerine 'destek' rolünü, hem de destekten bağımsız bitirici santrfor rolünü verebileceğiniz bir adam. Tabi daha net bitirmesini daha çok atmasını isterseniz topla çok buluşturup yormamak, zinde tutmak ve çok fazla sırtı dönük top aldırmamak gerekiyor ama Terim belli ki ondan gol kadar asist katkısı da almak istiyor. Bu ligin en skorer oyuncusu olma nedeni de komple forvet olması zaten.
İlk devrede Gomis, Burak ve Jahovic 14'er gol attı. Mesela Burak komple bir forvet değil. Specialist, sadece gol atmaya yönelik bir santrfor. (Specialist: Belli özellikleri mükemmel olan ve bunlar üzerinden oynayan) Diğer takım arkadaşlarını oyunun içine sokan 'destek' rollerini Burak'a veremezsiniz. O yüzden 14 golünün yanında 0 asist yazıyor. Jahovic'i tanımlayabilecek kadar çok izlemedim 5-10 maçla bu yorumu yapmak zor. Onun da 2 asisti var ama Gomis'in 14 gol dışında 4 asisti bulunuyor ve 18 gole direkt katkı ile en skorer oyuncu. Bugün Maicon'un attığı frikik golü de aslında onun asistiydi ama yazılmıyor. Orada sırtı dönük topu alıp o kadar iyi döndü ki indirmek zorunda kaldılar. Ligin 2. yarısında Gomis bu rolde oynarsa gol atma oranı düşer ama asist yapma oranı artar. Karakter olarak da çok düzgün bir insan olduğu için "Ama ben gol krallığına gidiyorum" diye itiraz etmez. Burak Yılmaz, kendisine başka roller vermeye çalışan hocalarına itiraz ediyordu mesela ama Gomis etmez. Tudor ile olan yakın ilişkisine rağmen bugün yine takımın en çok çalışan, isteyen oyuncularındandı.
Bence oynadığı ilk 17 maç itibariyle de Galatasaray'da 2000'de Hakan Şükür'ün İnter'e gitmesinin ardından gelen en iyi santrfor performansını sergiledi. UEFA Kupası'nın ardından geçen 17 yıl içinde Drogba çok üst düzeydi ama Gomis'e göre istikrarsızdı (yaşı ve maç seçmesi nedeniyle olabilir) Elmander daha da faydalıydı ama Gomis kadar skorer ve iyi bir bitirici değildi. Burak da gol noktasında çok etkiliydi ama o da Gomis kadar komple ve arkadaşlarını da oynatan seviyede değildi. Jardel hepsinden iyi bitirici olsa da o da specialistti. Arkadaşlarını oyuna sokma noktasında eksikti. Tabi Gomis yaşlandı kendisini daha uzun süre bu kadar iyi izleyebilir miyiz bilmem ama gerçekten şimdiye kadar çok faydalı bir oyun oynuyor. Tudor onu sadece bitiricilik noktasında kullanıyordu ve o rolde de çok iyiydi ama bundan sonra pivot oyunuyla da ön plana çıkacak gibi. Zira Gomis generalist bir oyuncu. Belli başlı özellikleriyle ön plana çıkıp fark yaratan değil, pozisyonunun gerektirdiği hemen her özelliği bünyesinde barındırdığı için takım oyununa da fayda sağlayan oyuncu...
Bir önceki yazımda Riekerink dönemi Galatasaray'ını uyuşuk bir halı saha takımına benzetmiştim. Bruma fazlasıyla specialist, Sneijder fazlasıyla specialist, Podolski fazlasıyla specialist takılıyordu. "Ben herkesten iyi çalım atarım, top taşırım gerisine karışmam", "Ben topu bana getirirseniz herkesten iyi şut atar, mükemmel bitiririm gerisine karışmam", "Ben hem mükemmel şut atarım, hem mükemmel pas atarım" gerisine karışmam. Birkaç specialist (özel) oyuncuyu diğer futbolcularla taşımak da bir futbol felsefesi ama bu çağ dışında kaldı. Sadece hücum edenleri sadece savunma yapanlara taşıtan takımlar 80'lerde oynuyor. Zamanla 3 taşınan oyuncu 2'ye düştü. Sonra sadece bir 10 numaralar taşınmaya başlandı ve zamanla onlar da kalktı. Gel gelelim Riekerink bir değil, iki değil tam üç oyuncuyu diğer 8 oyuncuya taşıtmaya çalışıyordu. Tudor bu çağ dışı felsefeyi değiştirdi ve çok daha generalist bir 'takım' kurdu. Belhanda, Sneijder kadar özel değil. Ne onun kadar mükemmel pas atabilir ne de onun kadar iyi şut atabilir ama kendisinin yapması gereken savunmayı başkasına yaptırmaz. Kendisinin koşması gereken yere başkasını koşturmaz. Bu da oyun akışkanlığı sağlar.
Tudor sadece Gomis'i diğer 10 futbolcudan biraz daha bağımsız kullanıyordu. Onun gücünü sadece gol noktasına saklamasını istiyordu. Terim ona da daha fazla görev yükleyip ilk maçında 11 tane generalist ile oynama sinyali verdi. Bu küçük dokunuş dışında da fazla bir şey değişmedi. İlk yarı 4-3-3'ü oynamakta zorlanan bir Galatasaray vardı. Takım boyu biraz fazla uzundu ve Galatasaray'ı beğenmedim. İkinci devre çok daha motive bir Galatasaray vardı. Savunma daha öne çıktı, hatlar kısaldı ve 2. golün gelmesinin ardından özgüven de arttı. Fatih Terim'in yüksek motivasyon farkı burada ortaya çıktı. Herhangi bir teknik adamda skor 0-1'den 2-1'e gelse bir duraksama ve oyunu tutma eğilimi görülebilir ama Terim'de skor 2-1'e gelince şevk artıyor. Galatasaray 2-1'den sonra daha da yüksek dominasyona erişti. Morali, özgüveni arttı ve 3'ün geleceği belliydi. 3'ten sonra ise yorgunluk başladı ve rölantiye alındı. Açıkçası bunu yapabilmelerini dahi beklemiyordum çünkü Galatasaray ligi çok çok erken açmış bir takım ve Tudor oyuncuların fiziksel seviyesini sonuna kadar zorlamıştı.
Tudor'un da aylar öncesinden açıkladığı gibi ilk devrenin son haftalarında yorgunluklar artacaktı. Hatta ilk devrenin son haftalarına doğru Mariano, Latovlevici gibi oyuncuların adale sakatlıkları da bu zorlama ile gelmeye başlamıştı. Bugün Garry ve Fernando'da da oldu. Bu yorgunlukla 3. gole kadar bu kadar tempo yapabilmeleri bile önemli bir başarı. Takımın en yorgun oyuncusu Maicon ise Brezilya'da ligin ilk yarısını oynayıp geldiği için aslında hiç dinlenmeden 1 tam sezon oynamış durumda. Son haftalarda bu durum performansı da çok yansıyordu. Bugün penaltı pozisyonundaki hamlesi ise maalesef çok amatörceydi. Darbe penaltı çalınması için yeterli miydi değil miydi bunlar boş, ceza sahası içinde bu hamleleri çok kontrolsüz. Rakibin açısını kapatıp beklemek yerine hamle yapıyor. Tamamen işi şansa bırakıyor yani. Topa vurursa ne ala vuramazsa penaltı! Ceza sahası içinde bu kadar kontrolsüz olması bu tecrübede bir stoper için anlaşılır değil. Buna karşın skorerliği de çok özel. Galatasaray'ın son 20 sezonunda bu kadar skorer bir stoper yok. Daha öncesi Falco'ları izlemedim.
Bu arada Terim'in değişimlerinden biri de takımın daha direkt toplarla oynaması oldu. Göztepe'ye karşı kendi sahasında Galatasaray'ın topla oynaması %54'lerde kaldı. Ayrıca pas isabet oranı ortalama %90'larda olan ve Atiba'dan sonra ligin en yüksek pas isabeti ile oynayan Fernando da bu maçta pas isabet oranını %77.6'ya kadar düşürdü. Bu hep kenardan gelen talimat sonucu dikine ve hızlı oynama isteğinin artmasıyla ilgili. Ve bu dikine-hızlı pasları ileride tutması gereken de bir pivot gerekiyor... Gomis'in top kontrol ve sırtı dönük top alma becerisi de oldukça iyi olduğu için pivot pozisyonunu bu maçta gayet iyi oynadı.
Farklı oynayan oyunculardan biri de Linnes'ti. Linnes bundan önce oynadığı 9 maçta tam 700 dakika sahada kaldı ve toplam 5 orta kesmişti. 5'i de isabetsiz olmuştu. (9 maçta 5 orta ligin en az orta deneyen beki demek) Bu maçta ise 2'si isabetli 6 orta kesmiş. Yani 9 maçta 700 dakikada yaptığını sadece 1 geçti! Sol yerine sağ bek oynadı diye değil çünkü geçen senelerde sağ bek oynadığı maçlarda da orta kesme sayısı yine aynıydı. Ha iyi mi oynadı derseniz ben yine beğenmedim. İkili mücadele kazanma oranı bu kadar düşük sınırlı sayıda var ve bu oyuncu üstelik bir savunma oyuncusu. Birine bir omuz atayım, bir sert gireyim diye ödü kopuyor. Karşısında fiziksel olarak kendisini hiç zorlayamayacak Halil oynadığı için de dün rahattı. Açıkçası kendisinin yerine Yasin'i veya Koray Günter'i falan sağ bek oynatmak çok daha makul geliyor bana.
Son olarak Badou Ndiaye ile ilgili yapılan yorumlar... Osmanlıspor'da daha skorerdi Tudor kullanamadı deniyordu ve hiç katılmıyordum. Galatasaray'da daha skorer olabilir mi? Evet olabilir ama o zaman Galatasaray savunması bu kadar iyi olmaz! Osmanlı'da daha skorerdi çünkü arkasında hem Musa, hem de Mehmet Güven oynuyordu. 3'lü orta sahanın en ofansif oyuncusuydu, enerjisini bu kadar çok adam kovalamak yerine topsuz gol koşularına veya topla çıkışlara saklayabiliyordu. Galatasaray da pekala Fernando 6, Belhanda 8 ve Ndiaye 10 numara da oynatılabilir Osmanlıspor'daki gibi ama Belhanda'nın yapacağı pres ve savunma gücü ile Ndiaye'nin arasında büyük fark olacaktır. Bugün Süper Lig'de en çok top kapma hamlesi (pres) yapan orta saha Ndiaye, 2. sırada da Karabüksporlu Poko var. Ndiaye, Galatasaray'ın rakiplerinin topu ayağında fazla tutamamasını, organizasyon yapıp oyun kuramamasını sağlayan isim. Bu kadar büyük bir defansif sorumluluğu da varken ve bu sorumluluğu yerine getirmek için savunmada müthiş bir enerji harcarken de ondan ekstra hücum katkısı beklemek haksızlık.
Tolga o ekstra hücum katkısını veriyordu çünkü Tolga defansta bu kadar boğuşup bu kadar enerji harcamıyordu. Ndiaye'nin top kapma hamleleri hem çok cesur, hem çok hızlı, hem de çok sert. Rakiplere kamyon gibi çarpıyor ve yere de sağlam basıyor. Şakası yok. Bir oyun kurucu olsam bu Ndiaye yüzünden Galatasaray'a karşı oynamak istemezdim çünkü rakip oyun kurucuları gözüne kestirip oyun kuralları içinde dövüyor ve bölüm bölüm değil 90 dakika boyunca yorulmadan dövüyor. Kendisinin buradan bir kez daha hakkını verip, Galatasaray'ın gizli kahramanı olduğunu yazıp bitirelim.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Ndiaye doğru yerde kullanıldığında inanılmaz bir silah. Hele o en meşhur hareketi kalçası ile baskı uygulayıp ayağını araya sokup alması tam bir bela rakipler için. Tudor döneminde birçok noktada farklılıklar olduğu gibi Ndiaye özelinde de vardı. Ndiaye'nin en muazzam özelliği topu aldığında hızlanarak dripling yapmasıydı fakat biz bu adamı oldukça geride kullandık. Adam üç kişiyi geçtiğinde dahi em fazla orta yuvarlağın on metre önüne varıyordu. Bu maçta gördüğümüz üzere sağ sol demeden seken topları direkt kaleye de vurabiliyor. Bayağı da şiddetli. Bu bile kendi başına büyük tehdit. Hem hücumda hem savunmada bu kadar aktif olan bir oyuncu uzun süredir görmemiştik. Fatih Hoca ile yükselen en büyük değerimiz olmaya aday kendisi. Bu arada yapamadıklarımızı konuşmaktan o kadar bıkmışız ki, bu yazıyı müthiş kısa bir sürede okudum. Elinize sağlık
ReplyDelete