Sunday, December 10, 2017
Yanlıştan doğruya... / Galatasaray - Akhisarspor maçı
Takımı hırslı, özverili oynatabilmenin yollarından biri taktiğin buna uygunluğundan geçiyor. Taktik olarak sahaya doğru yayılamıyorsanız, oyuncu yapınız taktiğinize uygun değilse hırslı, mücadele gücü yüksek bir oyun oynama şansınız da kalmıyor. İstediğiniz kadar çok arzulayın, sahaya doğru yayılmaz ve birbirinize yakın duramazsanız, kafası kesik tavuk gibi sağa sola koşturursunuz. İlk 15-20 dakika Badou Ndiaye'ye bakınca bunu düşünüyordum. Galatasaray için bana göre sezonun en kritik maçıydı. Zira Beşiktaş maçı özgüven zedeleyici bir maçtı. Futbolcuların mental olarak toparlanması güç olabilirdi ve Akhisarspor da iyi kapanabilen bir takımdı. Maçtan önce twitterda "Galatasaray için sezonun belirleyici maçı olacak bence. Yaralı aslan gibi saldırır net bir galibiyet alırlarsa her şey normale döner. Yok oyuncular ıslıklanma korkusuyla sorumluluktan kaçar, ezik, bitkin bir oyun oynarsa bir daha toparlamak zor. Kırılma maçı." yazmıştım. Ve açıkçası tam da beklediğim gibi bir maç oldu. Bunun üzerinden gitmek gerek bence.
Galatasaray'da maça bazı oyuncular yaralı aslan, bazı oyuncular ise ezik aslan gibi başladı. 4-2-3-1 dizilişi de onları birbirinden uzaklaştırdı aradaki bağları kopardı ve yardımlaşamadılar. En son 15-20. dakika gibi Ndiaye de tek başına koşturmayı bıraktı ve takım kaderine razı oldu. Devre arasında Tudor hem takımı ateşlemeyi hem de oyuncuları birbirine yakın tutacak taktiksel değişikliği yapamasaydı işi bitmişti. Sadece Galatasaray kariyeri değil, teknik adamlık kariyeri ciddi manada darbe alacaktı ancak nihayet bir maçta devam planını çok iyi uyguladı. Bu haftaya kadar onun için hep, "Başlangıç planı var devam planı yok" diyordum. Bu hafta ise başlangıç planı yoktu, devam planı ile belki de kariyerini kurtardı. Peki Tudor devre arasında neyi değiştirdi? Gelin buna bakalım...
TOLGA YOKSA 3'LÜ SAVUNMA!
Geçmişte Galatasaray'ın 4-2-3-1 oynadığı haftalara değinmiş ve "Galatasaray bu sistemle kazandı ama kazanırken de kötü oynadı" yazmıştım. Tolga'nın oynadığı dönemde 4-3-2-1 sistemi çok başarılı uygulandı. Hatta sezon başı Galatasaraylı taraftarların zevkten dört köşe olduğunu hatırlıyoruz fakat Tolga'nın sakatlığı sonrası işler değişti. Kötü oynayıp kazanırken Tolga'nın değeri ilk etapta anlaşılamadı puanlar kaybetmeye başlayınca ve daha önemlisi Galatasaray dominantlığını kaybedince Tolga'nın değeri bugün daha iyi anlaşılıyor. Tolga Galatasaray'ı 12 kişi oynatan isim. 4-2-3-1'de ise 11'e 11 oyuna dönüldü. İlk kez 7. haftada Karabükspor maçında 4-2-3-1 net olarak oynandı. Sonra 8. hafta Konyaspor deplasmanında da oynandı. Ardından 2-0'lık Alanyaspor maçında da oynandı. Beşiktaş derbisine 4-4-1-1 yapıldı (Galatasaray, Beşiktaş karşısında 4-2-3-1'den ziyade defansif bir 4-4-1-1 dizilişi belirlemişti. Muslera hata yapana kadar da istediğini alabilir görüntüdeydi ama 1-0 yenik duruma düşerse ne yapması gerektiğine dair bir planı yoktu)
İlk üç maç Karabükspor, Konyaspor ve Alanyaspor maçları 4-2-3-1 ile kazanılsa da Galatasaray bu sezonki seviyesinin altında oynamıştı. Bunun bariz nedenleri var... Gelin onlara bakalım.
GALATASARAY 4-2-3-1 VE 4-3-3 NEDEN OYNAYAMIYOR?
Birinci nedeni Feghouli'nin kondisyonu yeterli seviyede değil. Onu sağ çizgiye göndermek gücünü daha da düşürmek anlamına geliyor. Halbuki kendisi çok zeki bir oyuncu ve Gomis'in yanına yaklaştırıp 2. forvet gibi kullanmak gerekli. Ancak bu 4-2-3-1'de veya denenmedi ama denense 4-3-3'te mümkün olamıyor.
İkinci nedeni de Belhanda. Sırtı dönük top alamayan, top kontrolleri zayıf bir oyuncu. Belhanda 10 numara giyse de, 10 numara pozisyonunda oynama becerisi çok düşük. En fazla 4-3-3'te İniesta gibi 3'lü orta sahanın en ofansif 8 numarası rolünde oynayabilir ama 4-2-3-1'de 10 numara oynama, sırtı dönük top alma, şut atma gibi becerileri yok. bu beceriler olmayınca Gomis ile arkasındaki üçlü arasında (Belhanda - Ndiaye - Fernando) 40 metrelik bir kopukluk oluyor. Gomis bunlara top indirse indiremez, duvar olsa olamaz. Tabi bu sorun çözülebilir. Göbek oyuncuları forvete destek veremese de 4-3-3 veya 4-2-3-1 oynayabilir bir takım ama onların veremediği topsuz forvet koşusu desteğini kanatlar vermek zorunda kalır. Galatasaray'da o şekilde forvetleşebilecek bir kanat da yok! Feghouli Valencia'da bunu yapabiliyordu ama bu kondisyon ile hem kanat, hem forvet gibi topsuz hareketliliği gerektiren bir rolü üstlenmesi henüz mümkün değil.
3. neden olarak da Feghouli dışında diğer kanatlar Yasin veya Garry'nin zaten Gomis'in yanına forvet olacak bir oyun akılları yok.
4. neden olarak da bu 2. forvet oyununu oynayabilecek nadir isimlerden biri Sinan Gümüş kazanılamıyor, takıma monte edilemiyor. Öyleyse şu etapta, en azından Feghouli %100'ünü bulana kadar bu takımdan 4-2-3-1 veya 4-3-3 sistemleri ile optimumu alma şansı yok. Ancak Alanya maçı gibi, Konya maçı gibi idare edebilir.
Tolga 4-3-2-1'de Gomis'in yanına sokulan forvet olduğu için (Hem göbek, hem kenardan gelebiliyordu) yukarıda belirttiğimiz eksikliği tek başına gideren oyuncuydu. O halde Tolga oynamadığında rakip kaleye daha kalabalık gidebilmek adına tek koşul 3'lü savunmadan geçiyor.
Zaten Galatasaray'ın mevcut kadrosu üçlü savunmaya çok daha müsait bir kadro! Sadece Mariano 4'lü savunma dışında bek oyununda sıkıntı yaşıyor onun dışındaki neredeyse tüm oyuncular 3'lüye daha müsait. Evvela Garry ve Yasin! Birbirine çok benzer artılara ve eksilere sahip bu iki oyuncunun 4-3-3'ün veya 4-2-3-1'in kanadı olarak ciddi eksiklikleri var. Hücum bölgesinde oyun zekaları düşük ve karar hataları nedeniyle çok fazla pozisyon öldürüyorlar. Bu oyuncular buna rağmen müthiş bir fizik kondisyona sahip. Dayanıklılıkları çok yüksek ve kanadı tek başına kullanabiliyorlar. Bu oyuncuları rakip kaleye yakın tutmaktansa hamallık görevi vermek çok daha faydalı olacaktır. Bu iki oyuncu da 3-4-3 gibi sistemlerde 3'lü savunmanın önünde kanat/bek görevi görüp takımı Tolga'nın göbekte box to box oynayarak yaptığı gibi +1 kişi oynatabilecek oyuncular. Üstelik bu Tudor'un yüksek tempo seven oyun anlayışına da çok uygun ama Tudor eleştirilerden etkilenip takımı 3'lü oynatma konusunda bence bu haftaya kadar korkaklık etti. Yoksa bu takım 7. haftada Tolga sakatlandığından beri 3'lüye dönmeliydi.
3'lüye dönüşün yarayacağı 3. adam Denayer. Kendisini 4'lü savunmanın stoperi olarak kullanmak zor. Pozisyon bilgisi çok zayıf ve göbekte kontrolsüz ancak 3'lünün kenarları için atletik, çabuk, topla ilişkisi iyi ve dripling de yapabilen bir oyuncu. Dün 3. golü attırdığında stoperdi işte! Dün Tudor bu 3'lüye dönme değişikliğiyle 9 kişi hücum edebilmeyi sağladı aslında! 80'lerin futbolundan kalma yorumcularımız 3'lüyü sadece defansif önlem sanıyor ya hani... Halbuki oyun kurucu Fernando'yu geri çekti. Denayer'i de oyuna katmış oldu. Geride tek stepne Serdar kaldı ve eksik takım karşısına Muslera ve Serdar hariç 9 kişi yüklendi. Son derece doğru ve ofansif bir değişikti 3'lüye dönmesi. İlk golü atan Fernando stoperdi, 3. golü attıran Denayer stoperdi! Önemli!
Denayer'e benzer bir oyuncu da Carole. Bu ikisi 4'lünün beki olduğunda hücumda zayıf kalıyorlar ama 3'lünün kenar stoperi olduklarında önemli fiziksel avantajları var. Devre arası transfer yapmak zor. Juventus Şampiyonlar Ligi ve Serie A iddiası varken bu sezon birçok maça 11 çıkardığı Asamoah'ı 3-5 milyon euro için bırakmaz. Aynı şekilde Filipe Luis de devrede ayrılmaz. Sevilla Güney Amerika'dan 11 milyon euro verip yeni bir sol bek aldı. Carole'u da ilk 11'de oynatıyorlar ama devre arasında Galatasaray ile anlaşıp onu geri gönderebilirler. Böyle bir durumda Carole da üçlü savunma alternatifi için iyi olurdu çünkü bugün itibariyle Galatasaray'da üçlü savunma adına tek eksik, solak bir stoperin olmaması. Sonra Linnes de 3'lünün önünde kanat/bek oynamaya daha müsait. Feghouli de arkasındaki kanat/bek çizgiyi tek başına kullandığında 2. forvet olarak içeriye daha kolay girebiliyor... Yani bu üçlü düzen, Galatasaray'da çok futbolcuyu parlatır. Öte yandan Fernando'nun üçlünün ortasında oynayabilme avantajı da var. Zaten Tudor bunu Konyaspor maçında da denemişti. Konyaspor maçında 4-2-3-1 ile başladı sonra Fernando'yu geri çekip Denayer - Maicon - Fernando üçlüsü yaptı Latovlevici ve Mariano'yu da orta sahanın kanatlarına dönüştürdü. O maç içi değişiklik de Galatasaray'a çok iyi gelmişti ama bizim basın ve yönetim 3'lü savunmayı bir şeytan icadı gibi taşladığı için adam bunu denemeye korkuyor.
Tabi korkmamalı. Lider olan o. Çok eleştiriyorlar diye bariz daha faydalı olan bir taktiği terketmemeliydi. Peki sadade gelelim. 12 kişi oynamayı sağlayacak Tolga yoksa, Garry ve Yasin'den bu +1 kişilik dayanıklılığı alabilir dedik. Bu değişiklik hücumda Feghouli ve Belhanda'yı Gomis'e ister istemez daha da yakınlaştırıyor. Guardiola Mendy için söylemişti bunu. "O ve Walker kanadı tek başlarına kullanabildikleri için onların önünde kanat/forvet gibi oynayan Sterling gibi isimler daha özgür kalıp içeri girebiliyor. Buna karşın Mendy sakatlandı ve Delph'i sola koyduk. O Mendy gibi o kanadı tek başına kullanabilecek bir oyuncu değil. O yüzden onun önünde Sane'yi de çizgiye daha yakın oynatmak durumunda kalıyoruz" diyor.
Yazının başında bazı oyuncular Beşiktaş maçından sonra yaralı, bazıları da sönük aslan gibiydi dedim. O maçın mental bir geri dönüşü mutlaka olacaktı. O 'bazı' oyunculara değinip bitirelim...
Beşiktaş derbisinin ardından bazıları hırslanacak, bazıları da düşecekti. Normal. Maç başında stresli oldukları göze batıyordu. Galatasaray ligi erken açan bir takım. İlk devrenin sonuna doğru yorgunluk belirtileri de beklenen gelişmelerdendi. Bu sebeplerden dolayı Mariano ve Maicon'da bir düşüş olduğunu düşünüyorum. Muslera da derbideki hatasını atlatamadı. Aslında bu ikinci kez yaşanıyor. Galatasaray 5 ayda bir hoca değiştirmese geçmişteki olaylardan daha kolay çıkarımlar yapar. Sadece 2 sezon önce Muslera 2015-2016 sezonu başında Sivasspor deplasmanında çok kötü bir gol yedi. Aatıf'ın zayıf şutunu elinden kaçırmıştı sezonun ilk haftası. 2. hafta öncesi herkes kendisine sahip çıktı ama o baskıyı atlatamadı ve 2. hafta Osmanlıspor maçında da daha kötü bir gol yedi. Bu gole çok benzer. Kalesini boşaltmıştı. Adam da 30 metreden çaprazdan vurup atmıştı. Muslera'nın hatalardan etkilendiği bilense bu maça Carrasso ile başlanır Muslera bir hafta dinlendirilir sonra ertesi hafta oynatılırdı.
Bu maçta suçluluk psikolojisiyle kahraman olmaya, her topa çıkmaya çalıştı ve daha kötü oldu maalesef. Maicon ve Mariano'ya dönelim. İkilisi 3'lü savunmaya Galatasaray'da pek uymayan iki oyuncu olabilir. Mariano mükemmel bir tekniğe ve oyun bilgisine sahip ama fiziksel bazı dezavantajları var. Gidince dönememeye başladı. Başakşehir maçında Maicon'u çok yalnız bırakmıştı ve Beşiktaş maçında da aynısı oldu. Özellikle bu iki maçta sıkıntı yaşadı. Maicon'da da böyle durumlarda pozisyon alma sorunu yaşanıyor. Mariano birini kaçırırsa Maicon stoper olduğunu unutup atlıyor. (Tudor herkese atlayın dediği için olabilir ama sen son adamsın) Göbekten ayrıldığında zaten ağır bir oyuncu olduğu için dönüşü de olmuyor. Başakşehir'in attığı 3. golde Elia'ya koşması. Bursaspor maçında Galatasaray'ın yediği tek golde sağ taç çizgisine çıkması hep hatası. Serdar ondan daha çabuk olmasına rağmen pozisyonunu bırakıp bu kadar uzağa, taç çizgilerine kadar gitmiyor.
Beşiktaş maçında mücadele olarak ayakta kalabilen nadir isimlerden biri Maicon'du ama pozisyon alma olarak sınıfta kaldı. 1-0'dan sonra birçok pozisyonda Galatasaray Mariano ve Maicon ile sağ bekte iki kişi, stoperde Serdar tek başına gibiydi! Merkezin tamamen açılmasında payı vardı. Mariano maalesef 3-4-3'ün sağında kanadı tek başına git-gel kullanmada zorlanıyor. Bu maçta da kendisini deparlarla çok zorlayınca sakatlandı. Garry ve Yasin için o deparları atmak daha kolay mesela ama Mariano'ya onları 10 tane attıramazsın. Açıkçası bu oyun zekası ve tekniği ile Mariano'dan 3'lü savunmanın sağında Mascherano vari bir oyuncu olabilir gibi geliyor bana ama Maicon şu formuyla biraz sıkıntı yaratıyor... Tabi onun da ofansif katkısı çok yüksek. Rotasyon zaten bunun için var. Formsuz olduğunda yerine alternatif yaratabilmek için... 3'lüye dönülmesi Galatasaray'ın eksik olan kulübe gücünü de arttıracaktır. 3'lüye dönülüp Carole geri çağrılırsa üçlü savunma için Galatasaray'ın çok opsiyonu olacak ve o zaman Koray gibi oyuncular da kiralanabilir.
Maicon ve Muslera dışında Belhanda da korkak bir başlangıç yaptı ancak 2. devre Ndiaye'yi daha öne kendisini de daha geriye oyun kurucu gibi alan Tudor iki oyuncunun da performansını yükseltecek doğru hamleyi yaptı. Zaten Ndiaye de 5 dakikada iki asistle o değişikliğin doğruluğunu kanıtladı. Şimdi "Fernando'nun golündeki de asist mi canım?" diye itiraz eden çok oluyor. Ndiaye özelinde değil. Geçmişte de bunların da değerli olduğunu, gereksiz küçümsendiğini düşünüyordum. "Ne var sadece yanındakine 3 metre pas attı" diyebilirsiniz. Marifet pası atma becerisi değil zaten. Rakip kale önünde seti oluşturan doğru pozisyonu alması. Bazen asisti çok iyi pas veya orta yapmanıza gerek kalmadan doğru pozisyon alarak yapabilirsiniz. Ndiaye oralara girebildiği için asist yapmış oldu. Aynı şekilde son golde de Belhanda, Feghouli'ye asist yapmış sayılacak. "Adam pas atmadı bile" diyeceksiniz. Farketmez ceza sahasına doğru driplingi yaptı, pozisyonun gelişimini sağladı.
2. yarıda bence Tudor'un tek hatası Yasin ile Garry'nin pozisyonunu değiştirmemesi. Garry'i sol kanada Yasin'i 4'lünün sağına koysa bence daha verimli olurdu çünkü dar alanda Garry daha çabuk. Akhisar da 2. yarı komple kapandığı için Garry rakip kale önünde muhtemelen Yasin kadar top kaybetmezdi ve kısa bacaklı, zor marke edilen yapısı ile daha verimli olabilirdi. Tabi geniş alan olsa da tam tersi Yasin önde Garry'den daha faydalı olabilirdi. Yine de ikisi de Galatasaray ön oyuncusu olmak için yetersiz. Bugün 3. golde Feghouli'nin topun üzerinden atladığı pozisyonda Garry'nin de Yasin'in de arkalarındaki Belhanda'yı görme şansı yok. Feghouli bence Galatasaray'ın en zeki oyuncusu. Beşiktaş'ın en özel oyuncusu Oğuzhan olduğu gibi Galatasaray için de bu oyuncu Feghouli. Onu gereksiz koşturmadan, yormadan Gomis'e yakın tutmakta fayda var çünkü Galatasaray'ın en tahmin edilemeyen oyuncusu o. Diğerleri savunması kolay, sürprizsiz hareket ediyor. Ama Oğuzhan, Feghouli gibi oyuncuları savunmaya zekanız yetmiyor çünkü ne yapacaklarını kestiremiyorsunuz.
Bundan sonra Yeni Malatyaspor ve Göztepe maçları var. Muhtemelen bu maçlarda Mariano olmayacak. Tudor'un rest çekip 3'lü ile oynaması sağa tek başına Yasin, sola tek başına Garry'i koyması gerek. Veyahut korkaklık edip 4'lü ile puan kaybetmesi de kariyerini belirleyebilir.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Yine çok güzel bir yazı. Kaleminize sağlık!
ReplyDeleteBir defa Tudor bize layık mı sorusunu değiştirmeliyiz. Biz Tudora layık mıyız acaba? Başkanı, yönetimi, taraftarı, medyası ve sosyal medyasıyla biz Tudora layık olabildik mi? Kesinlikle hayır. Evliliklerde de böyledir. Karım bana layık mı diye düşünürsen o evlilik uzun sürmez. Ben karıma layık mıyım diye kendine soracaksın. Twitter ergenleri sanıyorlar ki biz ezelden beri büyük kulüptük ve kibirlenmeye hakkımız var. Hayır. Biz sıradan kulüptük ve seksenli yıllardaki tevazumuz ve gerçekçiliğimiz sayesinde büyüdük. Hani diyorlar ya Tudor bize layık mı diye. Oradaki biz nedir onu da bilmiyorlar. Biz kibrin ve küstahlığın değil tevazunun ve realizmin sayesinde biz olduk.
ReplyDelete