Hakan Şükür, Arif Erdem, Hakan Ünsal, Ergün Penbe, Hasan Şaş... Türk futbolunun devrimini yapan futbolcuların yarısı Anadolu topçusuydu. UEFA Kupasını ve Süper Kupayı alan kadronun yarısı Anadolu topçusuydu, dikkat çekici bir çoğunluğu alt yapıdandı ve geri kalanı da yabancıydı. (Ümit Davala hariç gurbetçi oyuncu yoktu)
Ardından bu takıma, yine Anadolu topçusu Rüştü Rençber, Alpay Özalan, Abdullah, Ogün, Ümit Özat gibi başka Anadolu topçuları da eklenerek 2002 Dünya Kupasında 3. oldular. (Tayfun ve Tayfur gibi gurbetçiler az da olsa vardı)
2008'de Volkan Demirel, Servet Çetin, Emre Güngör, Gökhan Zan, (sakatlanmasa Gökhan Gönül) Mehmet Topal, Tümer, Emre Aşık, Uğur Boral, Tuncay, Ayhan Akman hep Anadolu topçularıydı. Hakan Balta, Kazım Kazım, Mevlüt ve Hamit gurbetçi, Aurelio da devşirmeydi. Öte yandan Semih Şentürk, Sabri, Nihat gibi 3 büyüklerin alt yapısından yetişmiş oyuncular da vardı ama yine geneli Anadolu topçusuydu.
Peki 2008'den sonra yıldırım gibi bir düşüş yaşayan, hiçbir uluslararası turnuvaya katılamayan Türk Milli takımının ve kalitesi düşen Türk liginin sorunu neydi?
Önce Sivasspor gelmiş, ardından 2010'da Bursaspor şampiyon olmuş. Volkan, Sercan gibi gençler çıkarıyordu. Yine o dönemler Trabzonspor Liverpool'u eleyecek duruma geliyor, müthiş bir kadro kuruyordu. Anadolu'da ihtilal vardı. Bursaspor Şampiyonlar Ligi'ndeydi... Ne oldu da yükselişteki Anadolu futbolu yerin dibine vurdu?
Aziz Yıldırım'ın Adnan Polat'ı arayarak "Bu Anadolu takımları çok oldu" demesi ve ardından şike sürecinin başlaması... Anadolu takımlarının yerle bir olması, borç batağına batması ve o yıldan beri 2 kez Fenerbahçe'nin, 3 kez de Galatasaray'ın şampiyon olması... Bunlar sorgulanmalı...
Ve ve ve en önemlisi de büyük bir akılsızlıkla uygulanan yabancı kuralının hatası...
Yabancı yasağı sayıları, bir aşağı-bir yukarı oynayınca kulüpler kadrolarından yabancı oyuncu göndermeye çalışırken ciddi zarar etti. Krasiç, Eboue gibi isimler ilk akla gelenler ama benzerleri Anadolu'da da yaşandı. Frey'ler, Taiwo'lar derken Bursaspor, bir sürü yabancı getirip borçlanan Orduspor, Baroş, Rio Ferdinand'ın kardeşi derken saçmalayan Antalyaspor ilk aklıma gelen örnekler.
Yabancı sayısı bir aşağı-bir yukarı oynarken kulüpler çorba gibi karıştı ve en en en büyük hata da pasaporta göre yerli-yabancı ayrımı yapmaktı. Nedir bu? Açıklayayım.
Siz Almanya'da yetişen domatese, Türk ismi verseniz... O domates Türk malı olur mu? Futbolda bu oldu...
Kulüpler altyapı olarak yetersizdi ve altyapıdan yetiştiremedikleri futbolcu yerine üst yapıya Alman'ın, Avusturya'lının, yetiştirdiği Türk pasaportuna sahip oyuncuları koydular. Son 5 yıl içinde tüm ülkede takımların üçte biri gurbetçi oyuncularla doldu! Nasıl dolmasın? Avrupa'da bu gurbetçiler maaşlarının %40'ını vergi olarak devlete ödüyor. Türkiye'de ise refah düzeyi çok yüksek olduğundan! Bizzat Cumhurbaşkanı milletin kaç para asgari ücret aldığını bile bilmediğinden (o kadar zenginiz ki, kaç para aldığımızı bilmiyor Cumhurbaşkanımız) futbolculara da vergi yok! Dolayısıyla çok daha büyük paraya, hemen gelip burada oynamaya başladılar. Beşiktaş'ın yarısından çoğu gurbetçi oldu, Anadolu gurbetçiden geçilmedi ve yabancı kuralının mantığı tamamen taça gitti. Uzun yıllar da bu kuraldaki saçmalığın, açığın farkına varamadılar. İsveç'in yetiştirdiği ve İsveç Milli takımında oynayan domates, nasıl Türk malı domates olabilir diye uzun yıllar düşünemediler!
Yabancı yasağı aslında neyi sağlayacaktı diye soramadılar! Anadolu'da çıkış yapan oyuncuya forma vermeyi sağlamayacak mıydı bu yabancı kuralı!? Peki ama siz ahmakça bir şekilde Alman'ın yetiştirdiği ürünü Türk sayarsanız nasıl kendi yetiştirdiğinize yer bulacaksınız?
Süper Ligdeki 18 takım arasında, alt yapısı ve pilot takımları başarılı olan sadece Bursaspor vardı ve Frey'ler, Taiwo'lar derken büyük para kaybederek, mecburen alt yapısına yöneldi de, bu yabancı kuralından faydalanan tek kulüp onlar oldu. Ozan'lar böyle çıktı.
Şimdi insanlar diyor ki, "Hamza hoca çok vizyonsuz ve Anadolu topçusuna yöneliyor" Yahu tamam ligimiz kalitesiz, vuralım ama öldürmeyelim.
Türkiye Ligi kim ne derse desin Avrupa'nın en kaliteli 7-8 liginden bir tanesidir. Belki altyapılar çok yetersizdir ama üst yapıda o kadar ciddi bir yetersizlikten bahsedemeyiz. Burada Kayserispor'da çıkış yakalayan ama Galatasaray'da bekleneni veremeyen bir Amrabat gidip La Liga'nın başaltı takımlarında beğeniyle futbolunu oynayabilir. Ligin ortasıra takımı Gaziantepspor'da normal bir top oynayan Medunjanin La Liga altsıra takımında da 11 oyuncusu olabilir. Galatasaray'da olmayan Dany, Fransa Ligi alt sıra takımlarından birinin en iyi oyuncusu olabilir. Galatasaray'dan ıslıklarla gönderilen Ceyhun Gülselam Alman Liginin ortasıra takımlarından birinin rotasyon oyuncusu olabilir. Bugün Aatıf gitse Avrupa'nın 4 büyük liginde ortasıra takımlarında çok rahat oynar. Muhammet Demir gitse 4 büyük ligin ortasıra takımlarında oynar. O yüzden bu oyunculara Galatasaray'ın talip olması vizyonsuzluk falan değildir. Ligi biliyor olmalarını, adaptasyon sorunu yaşama risklerinin az olmasını saymıyorum bile...
Eğer bu, kendi liginden oyuncu almak vizyonsuzluk olsaydı, Tanju Çolak'ı ve Hakan Şükür'ü almak da vizyonsuzluk olurdu.
Her kelimesiyle mükemmel bir yazı.Ama bu yazdıklarınız bir kısım şımarık Galatasaray taraftarlarının hoşuna gitmez.Bu taraftara CR7'yi alsanız devre arası Messi'yi isterler!
ReplyDeleteBurada bir kac onemli nokta var. Birincisi taraftarin cogunlugunun beklentisi de yanlis bence, kulubun su ana kadar gosterdigi kadariyla transfer politikasi da.
ReplyDeleteHamzaoglu 5 yillik bir projeden, hedeflerden, adim adim basamaklari cikmaktan bahsetmisti. Siz de Hakan Sukur gibi transferleri ornek gosteriyorsunuz. UEFA kupasi kazanan kadronun cogu, cok genc yasta Galatasaray'a alinmisti (bir kismi da altyapidan cikmisti), Avrupa'da basari geldigindeyse artik kariyerlerinin zirvesi sayilacak yastaydilar ve cok uzun yillardir birlikte oynuyorlardi. Hakan Sukur yanilmiyorsam 22 yasindaydi, Arif 19'du galiba alindiginda, Hakan Unsal 23-24'tu belki ve o kadronun iskeletinin icinde en Galatasaray'a en "yasli" gelenlerden biriydi.
Simdi ise 5 yillik bir plandan bahsediliyor, kadro Semih, Telles, Emre Colak gibi 2-3 oyuncu disinda yasli. Bruma'yi bunun disinda tutuyorum cunku bana kalacak gibi gorunmuyor. Gelecek vadeden Sinan Gumus'un yerine en onemsiz kupa maclarinda bile gidecegi aylar oncesinden belli olan emekli Pandev oynatildi, bu da ayri bir nokta.
Bu yasli kadroya ragmen transfer gundemi 29 yas ve ustu oyuncular. Taraftarin beklentisi 32 yasinda super yildizlar, kulubun hedefleri ucuz super lig oyunculari, ki bunlarin cogunun CL icin yetersiz oldugu acik. Yabanci siniri konusunda kulubun yonetimi dahil herkes bu kadar sikayet ettikten, hatta CL'deki basarisizlik bile bir olcude buna baglandiktan sonra, sinir buyuk olcude kalkar kalkmaz kulubun yerli agirlikli bir transfer politikasina yonelmis gibi gorunmesi garip. Yabanci olarak da Super Lig'den oyuncularla ilgilenilince insanin aklina, "bu teknik ekip Super Lig sinirlarinin otesini goremiyor mu?" sorusunun gelmesi dogal.
Her zaman olduğu gibi yine güzel noktalara değinmişsiniz heralde visyon kelimesi son birkaç hafta kullanıldığı kadar son 10 yılda kullanılmamıştır insanlar fırsat kolluyormuş adete akıl alır gibi değil. Benim merak ettiğim yazıdada bahsi geçen gurbetçi futbolcuların yerli sayılması durumu yanlış hatırlamıyorsam bu yeni yabancı kuralıyla birlikte daha önce kadroya dahil edilmiş olanlar hariç yeni gurbetçi futbolcularda yabancıdan sayılacaktı yada ona benzer birşey tam emin değilim ama bu kural ilk gündeme geldiğinde böyle bir söylenti vardı. Aslı nedir acaba bu durumun sizin bir bilginiz var mı ?
ReplyDeleteTürk Milli takımını seçen gurbetçi Türk, yabancı bir milli takımı seçen gurbetçi ise yabancı sayılacak. Çok da önemli değil gerçi 14 yabancı sınırı genişletilmişken.
Delete