Öncelikle Sivasspor maçında en beğenmediğim oyuncu Emre Çolak'tı. Neden böyle bilmiyorum ama sonradan oyuna girince faydalı değil bozucu etki ediyor (TS maçı hariç) Yani sürekli dikine oynuyor ve oyunu sürekli hızlandırıyor. Halbuki maç 4-1 biraz topa bassa, al-ver yapsa, ki onun tekniğinde bir oyuncu için oyunu soğutmak çok kolay... O zaman oyuna kolayca adapte olabilecek. Bence Selçuk'un Emre'ye, oyunun temposunu ayarlama konusunda ders vermesi gerekiyor.
Misal bir pozisyonda sol çaprazda topu aldı, Sivas savunma dörtlüsü yerinde, sağdan bir tek Aydın savunma arkasına koşu yapmaya çalıştı ve Emre de 40-50 metrelik çapraz bir pas atmaya çalıştı. Tabi topu rakip karşıladı ve Galatasaray baskı yedi. Halbuki ne gerek var, 4 kişinin arasındaki yalnız başına Aydın'a uzun top zorlamaya?
Akhisar maçında da bu kritik bence. Emre sonradan girip bozucu etki eder mi diye düşünüyorum... O yüzden ya 11 başlamalı ya da sadece skor alınamazsa oyuna girmeli diye düşünüyorum. Çünkü Galatasaray skoru alınca oyuna giren oyuncunun oyunu tutması gerekir, Emre ise daha çok aşırı zor fantastik paslar deneyip, oyunun kontrolünü kaybettiriyor. Bence Galatasaray skoru alamazsa Emre'yi alıp, onun iştahıyla maçı çevirmeye çalışmalı.
Akhisar Carlos'tan sonra geride sabırlı bekleyip, kontra ataklarla çıkan bir takıma dönüştü. Özellikle ilk 60 dakika oyunu kapatıp son 30 dakikada giren tecrübeli hücumcularla çok maç aldı Akhisar. Vaz Te, Lua Lua ikilisi özellikle fark yarattı. Bilal de onlara çok iyi servisler yaptı.
Bence Galatasaray Kasımpaşa ve Trabzonspor maçında olduğu gibi rakibin ekmeğine yağ sürmemeli. Önde baskıyla başlamak yerine topu alıp kontrollü oynamalı ve geride dağınık yakalanmamalı. Kasımpaşa ve Trabzonspor maçında sürekli dağınık ve eksik yakalandı çünkü sürekli önde basmaya çalıştı.
Bir de Hakan - Semih ikilisi de beklemeye daha müsait, önde basmaya çalışırsa bu ikili de geri dönüşlerde daha çok zorlanabilir.
En kritik konu... Melo ve Hamit yoksa ortasahanın defansif yükümü kim çekecek? Belli ki Dzemaili'yi oynatmayacak Hamzaoğlu. Zira iki maçtır 18'e bile almıyor. O halde Melo yerine Selçuk oynamalı, Selçuk yerine de Yekta :) Yani diyeceğim şu. Savunma önünde pozisyon alarak savunma yapabilen, alan kapatabilen 3 oyuncusu var Galatasaray'ın. Melo - Hamit - Selçuk. Yekta ve Emre ise adam kovalarlar ama alan kapatarak savunma yapamazlar. Öyle ise Selçuk daha geride, daha defansif görevleri üstlenerek oynamalı ve onun yerine de sanırım Yekta oynamalı. Bence Dzemaili daha uygun ama haftalardır süre almadığına göre idmanlarda da pek iyi değil sanırım.
Bu ikili, göbekte zayıf kalabilir ama Akhisar da göbekte sert değil. Zaten Akhisar da basıp top alma oyunu oynamıyor, geride yerleşip alan kapatıyor. Zokora da pozisyon alıp alan kapatıyor, Bilal'in de presle pek işi yok.
Şimdi bence iki kritik durum var. Eğer önde basacağım diyorsanız sağ ön Emre Çolak oynamalı. O baskı futboluna daha uygun, daha iştahlı ve sağa sola giren adam, kovalayan bir oyuncu. Yok Kasımpaşa ve Trabzonspor maçının aksine bekleyeceğim ve sakin oynayacağım diyorsanız o zaman Bruma oynamalı. Hamzaoğlu'nun da dediği gibi daha çok pozisyon alarak rakibin hızlı çıkmasına da engel olan bir oyuncu Bruma.
Ben 4-2-3-1 yapıp. Selçuk'a daha çok defansif görev verip, yanında Yekta'yı oynatıp Sivasspor maçındaki hücum dörtlüsüyle Yasin-Sneijder-Bruma-Umut veya Burak başlayıp (Burak'ın fiziksel durumundan emin değilim) oyunu tutup, sakin oynamak gerektiğini düşünüyorum. Fakat önde basmak gibi bir düşünce varsa o zaman sol bekte de Olcan ve sağ önde de Emre Çolak olmalı. Olcan baskı futbolu için Telles'ten daha iyi bir bek. Telles de kontrol futbolu için Olcan'dan iyi bir top dağıtıcı.
Son olarak Hamzaoğlu döneminde Bruno'yu çok beğenirdim her şeyi yapabilen bir oyuncuydu, gizli kahraman gibiydi, Niasse'nin patlama yapmasına çok yardımı oldu bence... Ama bu sene eski gücünden uzak geldi bana.
Şimdi geçelim Sivasspor maçı sonrasına...
Öncelikle Hamza Hamzaoğlu'nun Sivasspor maçı sonrası basın toplantısında Bruma yorumu bence çok güzeldi.
Şimdi bizim ülkede yerli hocalar başarılı olduğunda biliyorsunuz "Gaz verdi başarılı oldu, yerli oyunculara ağabeylik yaptı, onları pohpohladı" falan denilerek teknik adamın taktik zekasına saygı gösterilmiyor. Halbuki sadece oyuncuyu motive etmekle 2B'den Galatasaray'a kadar kimse yükselemez :) Hagi, Bülent Korkmaz, Hakan Şükür gibi çok çok popüler bir oyuncu da olmayan Hamza hoca için de bu yükseliş sadece motivasyonla olmaz. Ondan çok daha popüler isimler Suat Kaya gibi UEFA Kupası kadrosunda bulunmuş oyuncular PTT 1. Ligde çalışıyor. Yani Hamza hocaya bu görevi, "iyi Galatasaraylı" falan diye kimse vermedi.
Bazı yerli hocalarımız da kamuoyunun bu tutumunu bildiği için bazen kanal kanal gezip teknik-taktik anlatıyor. O zaman da bu niyetini çok göz önüne getirdiği için, ciddiyetini yitiriyor.
Bence Ersun Yanal ve Abdullah Avcı bu konuda başarılı. Kendilerine saygı gösterilmesini sağlıyorlar. Taktik bilgilerini, zekalarını basın toplantılarında göstermeyi iyi biliyorlar, soruları yanıtlarken sakin bir şekilde teknik açıklamalar yapıp, tadında bırakıyorlar. Bence Hamzaoğlu'nun da Bruma açıklamaları bu açıdan oldukça güzeldi. http://www.sporxtv.com/futbol-spor-toto-super-lig-galatasaray-hamzaoglundan-sabri-yorumuSXTVQ64655SXQ (Videoda 2.30 ile 3.30 dk arası)
Açıkçası Hamzaoğlu zaten iletişim konusunda çok başarılı. Vücut dili olarak doğal bir yeteneği var Kendisini rahat ifade ediyor. Ben ilk basın toplantısında oldukça şaşırmıştım. Biraz heyecanlı bir görüntü sergileyeceğini düşünmüştüm. İsmail Kartal misal ilk aylarında kamera karşısına geçtiğinde çok heyecanlanıyordu ve kendisini ifade etme becerisi çok eksikti. Şimdi belki heyecanlanmıyor ama ifadesi halen kötü. Ama Hamza hoca, daha ilk basın toplantısında fark ettim ki, beklediğimin tam aksine kendinden çok emin ve iletişimi çok güçlü biriymiş. Daha sonra mağlubiyet aldığında da, canı sıkkın olduğunda da sakin kalabildiğini, sinirlerine yenilmediğini gösterdi.
Misal Sergen Yalçın sosyal medyada Galatasaray taraftarlarıyla küfürleşti, hem de ne küfürler, 14-15 yaşında bir kıza bile küfürler etti. Bugün ceza almadığını açıkladı PFDK. Halbuki sezon başı Türkçe bilmeyen Melo, içinde Aziz Yıldırım'a Türkçe küfür edilen bir mention'ı RT ettiği için 2 maç ceza almıştı.
İşte bu çifte standart, bu adaletsizlik yüzünden ülke futbolu olarak gelişemiyoruz. "Bizim çocuktur, koruyalım" mantığıyla 14-15 yaşında kıza küfür edebilen şımarıklar yetiştiriyoruz. Sonra Özgecan öldüğünde de yalandan gözyaşı döküyoruz. Özgecan'ın neden öldüğünü iyi anlasak Sergen'e eşi görülmemiş bir ceza verilmesi gerektiğini de anlardık. Aynı Sergen bu küfürlerden önce basın toplantısında da öfke kusuyordu. '2. sınıf yabancılar' bu kadar korunmamalı diyordu. Yabancılar 2. sınıf ise yerliler kaçıncı sınıf? Bu faşizan tutum neden? Sergen gibi 14 yaşında kıza küfür ederken korunan, ceza almayan Sergen kaçıncı sınıf insan öncelikle?
Neyse... Sivasspor, Mersin maçında da 2. yarı fiziksel olarak çok düşmüştü, Galatasaray maçında da maçın ilk 15 dakikası ve ikinci devrenin ilk 15 dakikası dışında direnemediler. Çok korner atan, çok duran top kullanan Galatasaray zaten fiziksel üstünlüğünü net olarak gösteriyordu. Sergen Yalçın bu fiziksel durum yerine hakemden dert yanmayı tercih etti. Kendi sorumluluğunu üstlense, "benim oyuncularım yeteri kadar çalışmamış, oyunun belli bölümlerinde erken yoruluyorlar ve oyundan düşüyorlar" derdi.
Maçla ilgili beni en sevindiren şey Semih'in üstün performansıydı. Resmen futbol oynamayı özlemiş. Arkadaşları da Muslera ve Chedjou başta olmak üzere onu maç öncesi çok güzel motive ettiler. Hem kafa olarak, hem fizik olarak aç göründü.
Olcan'ı da beğendim. Bek oynadığında agresifliği etkili oluyor ama önde oynadığında top tutma konusunda iyi olmadığı için takıma uyumlu bir oyuncu olamıyor bence. Misal FB maçında Kuyt'a arka direkte vurdurmadığı iki tane kafa topu vardı, agresif olduğu için yetişti ve bozdu Kuyt'ı, Telles maalesef o kadar agresif olamıyor rakibi bozan şarjlar yapamıyor. Tabi onun da farklı becerileri var, özellikle kontrollü oyunda topa basabilmek gibi...
Sabri bir pozisyon dışında çok iyiydi. Yine bir pozisyonda 60 metre bindirdi sonra geri dönüşte bir ters top attılar, geri dönüşte yorulduğu için Sivas sol kanat oyuncusundan çok basit bir çalım yedi ve rakibini sıfıra indirdi ama o pozisyon dışında harika oynadı...
Akhisar maçından beklentim 1-3 veya 0-2'lik bir Galatasaray galibiyeti...
No comments:
Post a Comment